Meme kanserinin erken tanısında kullanılabilecek potansiyel biyomarker moleküllerin araştırılması: 2-DE ve nLC-MS/MS çalışması


Utkan N. Z. (Yürütücü), Kasap M., Karaosmanoğlu Yöneten K., Akpınar G.

Yükseköğretim Kurumları Destekli Proje, 2018 - 2019

  • Proje Türü: Yükseköğretim Kurumları Destekli Proje
  • Başlama Tarihi: Eylül 2018
  • Bitiş Tarihi: Eylül 2019

Proje Özeti

Meme kanserinin erken tanısında kullanılabilecek potansiyel biyomarker moleküllerin araştırılması: 2-DE ve nLC-MS/MS çalışması

 

Meme kanseri birçok ülkede kadınlar arasında en yaygın olarak görülen kanser türüdür (Yalçın et al., 2015). Bilim ve teknolojideki gelişmelere rağmen, kadınlarda ölüme neden olan kanser türlerinde birinci sırada yer alan meme kanserinin insidans ve mortalite değerleri ciddiyetini artarak korumaktadır (Hamrita et al., 2010; Yalçın et al., 2015). Dünya genelindeki kanser ile ilgili verileri incelediğimizde, 2005 yılında ölen 58 milyon insanın 7,6 milyonunun kanser nedeniyle hayatını kaybettiği bilinmektedir (Cho et al., 2007). 2015 yılı sonu itibari ile dünya 9 milyon insanı kansere kurban vermiştir ve 2020 yılının sonunda 16 milyon yeni vakanın ortaya çıkacağı düşünülmektedir (Cho et al., 2007). Dünya genelindeki meme kanseri görülme sıklıklarına baktığımızda en yüksek oranın yüz binde 101 ile ABD’de olduğu görülmektedir. Bunu yüz binde 85 ile Avrupa, yüz binde 23 ile Afrika ve yüz binde 21 ile Batı Asya takip etmektedir. Türkiye kanser istatistiklerine göre 2013 yılında 17,531 kadına meme kanseri teşhisi konulmuştur (Sağlık Bakanlığı, 2013 yılı verileri).

Meme kanseri diğer kanser türlerinde olduğu gibi erken teşhis edildiğinde kurtulma şansı yüksek olan bir hastalıktır. Beş yıllık yaşam süreçleri incelendiğinde Evre 0 olan hastaların %92’sinin hastalıktan etkilenmediği görülmüştür (Woodward et al. , 2003). Bu rakam Evre II hastalarında %75 iken, Evre IV hastalarında %13’lere kadar düşmektedir. O halde meme kanserinin erken teşhisi, hastalığın tedavisi adına büyük öneme sahiptir. Meme kanseri için klinikte kullanılan rutin biyomarker moleküller vardır fakat bu moleküller hastalığın erken tanısından çok prognozu hakkında bilgi vermektedirler (Mirabelli and Incoronato, 2013). Maalesef, son dönemlerde yapılan çalışmalarda bulunan bazı hedef proteinlerin erken tanı kriterlerini karşılamada oldukça yetersiz kaldığı görülmüştür. Bu nedenle hastalığın erken tanısına yardımcı olabilecek bir biyomarker moleküle mutlaka ihtiyaç duyulmaktadır.

Önerilen bu projede, meme kanserinde erken tanıya izin verecek potansiyele sahip bir veya birden fazla biyomarker molekül bulunması hedeflenmektedir. Bu amaçla, meme kanserine yakalanmış hastalardan toplanan doku ve kan örnekleri kullanılacaktır. Çalışmada deneysel yaklaşım olarak, iki boyutlu kel elektroforez (2-DE) ve iki boyutlu floresan jel elektroforez (2-D DIGE) yöntemi kullanılacaktır. Uygulanacak metot kısaca şu şekilde özetlenebilir: Etik kurul onayı alınarak çalışmaya dahil edilen 100 hastanın klinikopatolojik verileri göz önüne alınarak, hastalar moleküler sınıflama sistemine göre sınıflandırılacaktır. Meme kanseri hastalarından alınan tümör ve kontrol dokularından protein özütleri hazırlanacaktır. Protein konsantrasyonu belirlenen özütler SDS-PAGE analizine tabi tutulacak ve protein konsantrasyonlarının doğruluğu SDS-PAGE yöntemi ile kontrol edilecektir. Kontrol dokularından izole edilen proteinlerden ve tümör dokularından izole edilen proteinlerden oluşturulacak iki tane protein havuzu oluşturulacaktır. Oluşturulan havuzlara ait proteinler 2-DE analizine tabi tutulacaktır. 2-DE yaklaşımı sonrası yapılan analizler ile ekspresyon seviyelerinde değişiklik olan proteinler belirlenecek ve jellerden kesilen spotlar MALDI-TOF/TOF ile tanımlanacaktır. 2-DE analizleri tamamlandıktan sonra, iki havuza ait proteinler 2-D DIGE analizine tabi tutulacak ve 2-DE ile belirlenen spotların varlığı verifiye edilecektir. Biyomarker olma potansiyeli olan proteinler moleküler sınıflama sistemine göre belirlenen hasta gruplarında western blot (WB) analizi ile doğrulanacaktır. Doğrulanan proteinler, hasta serumlarında taranacaktır. Böylelikle doğrulanan bu proteinlerin kanda kullanılabilecek biyomarker olma potansiyelleri test edilecektir. WB analizleri sonucunda biyomarker olarak önerilen protein/proteinlerin hasta serumlarında taranmasından sonra bu proteinlerin serumdaki miktarları ELISA protokolü kullanılarak belirlenecektir. Biyomarker protein olma potansiyeli yüksek olan proteinler genellikle doku veya serumda düşük miktarda sentezlenen proteinlerdir. Hücre içerisindeki ekspresyon seviyeleri düşük olan bu proteinlerin varlığının dokuda ve/veya serumda gösterilmesi için yüksek rezolüsyona sahip kütle spektrometreleri kullanılmaktadır. Bu amaçla, doku ve serum örneklerinden izole edilen proteinler nLC-MS/MS analizine tabi tutulacak ve yüksek duyarlılıkla tanımlanacaklardır. Literatür taramaları, nLC-MS/MS gibi yüksek rezolüsyona sahip kütle spektrometreleri kullanılarak bulunan ve/veya önerilen biyomarker proteinler varlığınının arttığını göstermektedir.

Bu çalışma, bugüne kadar yapılan kanser doku proteomiği ile ilgili çalışmalara kullanılan hasta sayısı bakımından üstünlük sağlamaktadır. Deneysel varyasyonları en aza düşüren ve protein ekspresyon farlılıklarını yüksek duyarlılık ile ortaya koyan 2-D DIGE metodu ve proteinleri çok yüksek duyarlılık ile tanımlayabildiğimiz nLC-MS/MS cihazının kullanıldığı bu çalışma ile meme kanserinin erken tanısında kullanılma potansiyeli olan biyomarker proteinler sunmayı umut etmekteyiz.