Sklerodermalı hastalarda D vitamini eksikliğinin sıklığı ve rodnan cilt skoru ile ilişkisi


Creative Commons License

Tezin Türü: Tıpta Uzmanlık

Tezin Yürütüldüğü Kurum: Kocaeli Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Dahili Tıp Bilimleri, Türkiye

Tezin Onay Tarihi: 2020

Tezin Dili: Türkçe

Öğrenci: ECE SEVİM

Danışman: Ayten Yazıcı

Özet:

Giriş: Skleroderma; cildin ve iç organların yaygın fibrozisi ile karakterize, nadir görülen kronik bir hastalıktır. D vitamininin majör doğal kaynağı ciltteki sentezdir. Sklerodermada ciltteki fibrozis nedeni ile D vitamini eksikliği olabilmektedir. Modifiye Rodnan Cilt Skoru (MRCS) skleroderma için yaygın kullanılan bir skorlama sistemi olup, cilt değişiminin derecesini ve ciddiyetini klinik palpasyon ile semi-kantitatif tahmin eder. Amacımız, sklerodermalı hastalarda D vitamini eksikliğinin sıklığını belirlemek ve bunun ciltteki fibrozis derecesi ile ilişkisini araştırmaktır.

Gereç ve Yöntem: Çalışmaya 2004-2019 yılları ve Mayıs-Ağustos ayları arasında kontrole gelen, Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Romatoloji bilimdalı tarafından takip edilen, 18 yaş üzeri 59 skleroderma (%88 kadın) ve 52 romatoid artritli (%73 kadın) hasta dahil edildi. Çalışma restrospektif, grup kontrollü olarak yapıldı. Hastaların demografik ve laboratuar verileri kaydedildi. Sklerodermalı hastaların Modifiye Rodnan Cilt Skor (MRCS)’ları ölçülüp kaydedildi.

Bulgular: Sklerodermalı hastaların yaş ortalamaları 55±11.5, RA’lı hastaların ise 52.2±12.1 yıl olarak saptandı (p=0.212). Sklerodermalı hastalar (%76.3) ile RA’lı hastalar (%78.8) arasında serum D vitamini yetersizliği ve eksikliği açısından anlamlı fark bulunmadı (p=0.923). Sklerodermada klinik sınıflamaya göre bakıldığında difüz kutanöz skleroderma (dcSSc) (%79.3) ve lokalize kutanöz sklerodermalılar (lcSSc) (%73.3) arasında da serum D vitamini yetersizliği ve eksikliği açısından anlamlı fark tespit edilmedi (p=0.815). MRCS ortalamaları karşılaştırıldığında dcSSc’li hastalarda MRCS skoru lcSSc’li hastalardan anlamlı olarak daha yüksek bulundu (p=0.005). MRCS’nin sistemik tutulumlardan sadece akciğer tutulumu olan hastalarda daha yüksek olduğu görüldü (p=0.024). Sklerodermalı hastalarda MRCS ile D vitamini düşüklüğü arasında anlamlı ilişki bulunmadı (r=-0.021; p=0.877). Sklerodermalı hastalarda D vitamini düşüklüğünün demografik verilere göre sıklığına bakıldığında koyu ten renkli hastalarda D vitamini düşüklüğü anlamlı olarak daha yüksek bulundu (p=0.035). Sklerodermalı hastalarda pulmoner arteryal hipertansiyon (p=0.016) ve kalp tutulumu (p=0.037) olanlarda serum D vitamini seviyelerinin düşük olduğu saptandı.

Sonuç: Sklerodermada D vitamini eksikliğinin MRCS ile ilişkisi yeterince aydınlatılamamıştır. Bizim çalışmamızda sklerodermalı hastalarda MRCS ile D vitamini düşüklüğü arasında anlamlı ilişki bulunmadı. Ancak hasta sayısının az olması ve sklerodermanın nadir görülen bir hastalık olması nedeni ile MRCS ile D vitamini eksikliği ilişkisinin araştırılması için çok merkezli ve daha geniş örneklem büyüklüğüne sahip çalışmalarla desteklenmesi uygun olacaktır.