EFES INTERNATIONAL SCIENTIFIC RESEARCH AND INNOVATION CONGRESS, İzmir, Türkiye, 15 - 16 Eylül 2024, ss.559-568
Çalışmanın amacı, siyasette yalanın bir hakikat söylemi olarak nasıl işlevsel hale geldiğini
sorunsallaştırmaktır. Bu amaç doğrultusunda, siyasette bir hakikat yaratma edimi olarak
yalanın toplumsal ile buluşan performatif boyutu analiz edilmektedir. Söz konusu analizde,
Platon’un ‘soylu yalan’ kavramı, Machiavelli’nin tilki metaforu üzerinden kurduğu, (bizim
adlandırmamızla) ‘zorunlu yalan’ ı, Alexandre Koyre’nin teknoloji ve propaganda teknikleri
ile örülü ‘modern yalan’ ı, Hannah Arendt’ın ‘örgütlü yalan’ tanımı göz önünde
bulundurulmaktadır. Bunlara ilaveten çalışma, siyasalın zamansal ve mekânsal dönüşümüne
paralel olarak post-modern dönemde yalanın bir hakikat karşıtlığı olduğu kabulünün ötesinde
hakikati taklit eden ya da hakikat kisvesine bürünen ve kitlede psödologia fantastika
(düşlemsel yalan) etkisi yaratan boyutunu da “post-modern yalan” adlandırması ile
kavramsallaştırma amacı taşımaktadır.
Eski-Yunan’da Parrhesia sözcüğü ile ifade edilen ve Michel Foucault’nun kamusal alanda
doğruyu söylemek anlamında bir ‘sözel ilişki etiği’ olarak tanımladığı kavramdan yola çıkılan
çalışmada, post-modern dönemde siyasal arenada bir hakikat söylemi haline gelen yalan
karşısında ‘özgür konuşma’ ya da ‘dürüst konuşma’ vasıtasıyla siyasi yalanları yapı-söküme
uğratmanın imkânları sorgulanmaktadır. Bununla birlikte, Derrida’nın ‘söylenenler yanında
söylenmeyenlere odaklanma’ yönündeki yaklaşımının, siyasi yalanları boşa çıkarmak
noktasında ne kadar etkili olabileceği tartışılmaktadır. Bu teorik yaklaşım ve sorgulamalar
temelinde, çalışma Türkiye siyasetinde yalanın bir hakikat söylemi yaratan etkisine de kısmen
değinilmektedir.