7. Ürolojik Cerrahi Kongresi, Girne, Kıbrıs (Kktc), 16 - 20 Ekim 2024, ss.78-80
AMAÇ
Retrograd İntrarenal cerrahi (RIRC); yüksek taşsızlık oranlarının sağlanabildiği bir cerrahi yöntemdir. Cerrahi
başarı taşsızlık oranı ile ilişkili olup, postoperatif taşsızlık tanımlaması hakkında görüş birliği yoktur.
Yayınlarda farklı tanımlamalar kullanılmakta, bu durum standardizasyonun engellemektedir. Bu anlamda
klinik anlamlı rezidü fragman (RF) tanımlaması hem standardizasyon hem de cerrahi başarıyı göstermede
önemlidir. Bu çalışmada, RIRC sonrası klinik anlamlı RF boyutunun kaç mm olduğunun tespiti, hastaların 5
senelik takip sonuçlarına göre değerlendirilmiştir.
GEREÇ-YÖNTEM
RIRSearch çalışma grubu verilerinden 2019 öncesi RIRC uygulanan ve postoperatif 1. ayda kontrastsız
abdominopelvik tomografisi (KAPBT) olan hastalar çalışmaya dahil edildi. Düzenli kontrolü olan ve son 3 ay
içerisinde KAPBT bulunan hastaların verileri direkt çalışmaya alındı. Takipsiz olan hastalar hastaneye davet
edilerek değerlendirmeleri yapıldı ve KAPBT çekildi. Kontrole gelmeyen veya tomografi çektirmek
istemeyen hastalar çalışmadan çıkartıldı. Hastaların ortalama takip süreleri 71.4 ± 13.6 aydı. Hastaların
postoperatif erken dönem ile günümüze yakın dönem görüntülemelerindeki taş durumları karşılaştırıldı. Takip
sürecinde taş nedeniyle girişim/ hastaneye yatış hikayeleri sorgulandı ve E-nabız verilerinden kontrol edildi.
Süreç içerisinde tekrar taş cerrahisi geçiren hastaların verileri ayrı olarak değerlendirildi ve taş boyut takip
değerlendirilmesi çıkartıldı. Cerrahi sonrası taş boyutlarına göre taşsızlık oranları 3 sınıfa ayrılarak (0 mm, 0-
2 mm ve 2.1-4 mm RF) incelendi, 4.1 mm üzeri RF cerrahi başarısızlık olarak kabul edildi. Hastaların
günümüzdeki üriner sistem taş durumları takip başındaki cerrahi sonrası taş durumları ile karşılaştırıldı.
BULGULAR
Çalışma kriterlerine uyan toplam 132 hasta çalışmaya dahil edildi. Bu hastaların 10’unun süreç içerisinde
üriner sistem taş hastalığı nedeniyle opere edildiği görülerek ayrı değerlendirmeye alındı. Toplam 16 hasta
kontrole gelmedi veya tomografi çektirmek istemedi. Sonuçta toplam 106 (% 80,3) hastanın verileri çalışmaya
alındı (Tablo 1). Postoperatif erken dönemde 33 hastada RF kalmadığı, 8 hastada 0-2mm, 7 hastada 2-4,1 mm ve 58 hastada
>4,1 mm RF görüldü. Postoperatif tam taşsız olan hastaların %15,2’sinde 5 yıl içinde 4 mm’den büyük taş
oluştuğu görüldü. RF boyutu arttıkça >4 mm taş oluşma oranlarının arttığı görüldü. Ancak RF boyutu 2-4 mm
olan hastalarda bile >4 mm taş oluşma oranının %30’dan az olduğu gözlendi. Klinik anlamlı taş boyutu olarak
4 mm ve üzeri taş kabul edildiğinde postoperatif <2mm ve >2mm taş grupları arasında istatistiksel anlamlı
fark oluştuğu görüldü (p=0.001) Takipte tekrar taş cerrahisi uygulanan toplam 10 hastanın %60’ının ilk cerrahi
sonrası RF boyutunun >4 mm olan hasta grubundan olduğu görüldü ancak bu grup içerisinde bulunan toplam
64 hastadan sadece 6’sının (%9,4) tekrar cerrahiye gitmek zorunda kaldığı gözlendi (Tablo 2).
SONUÇ
RIRC sonrası <2mm RF olan hastaların 5 yıllık takip sürecinde klinik anlamlı taş oluşma oranlarının düşük
olduğu, RF boyutu arttıkça klinik anlamlı taş oluşma oranlarında artış olduğu görüldü. İstatistiksel fark görülse
de 2-4 mm RF olan hastaların sadece üçte birinde klinik anlamlı taş oluştuğu tespit edildi. RIRC sonrası <2mm
RF başarılı, 2-4 mm RF ile de rölatif başarılı olarak tanımlanabileceğini düşünmekteyiz