4. BİLSEL INTERNATIONAL EFES SCIENTIFIC RESEARCHES AND INNOVATION CONGRESS, İzmir, Türkiye, 27 - 28 Temmuz 2024, cilt.1, sa.1, ss.20-28, (Tam Metin Bildiri)
Kültürel bir kavram olan toplumsal cinsiyetin hem kadınlara hem de erkeklere dayattığı roller günümüz açısından üzerinde en çok durulan konulardan biridir. Kökenleri, sebepleri, sonuçları ve toplumsal düzene yansımaları açısından sıklıkla tartışılmakta ve birçok farklı bakış açısı ortaya atılarak sonuçlara ulaşılmaya çalışılmaktadır. Yapılan araştırmalar -her ne kadar kavram olarak ortaya çıkmasa da- sebep-sonuç ilişkisi açısından toplumsal cinsiyetin dayatmacı doğasını neolitik döneme kadar götürmektedir. Bu dönemde kendini gösteren mülkiyet anlayışı kısa vadede kendini kadınların eve kapatılmaya başlanması ile göstermiş, uzun vadede ise kadınlara dayatılan rollerin kökleşerek bir ön kabul gibi algılanmasına ve hatta kabul edilmesine yol açmıştır. Özellikle 19. Yüzyılın ikinci yarısı itibari ile tartışılmaya başlayan ve sonrasında kendini çeşitli eylemlerle gösteren “kadın hakları” mücadeleleri beraberinde birçok düşünce akımını da getirmiştir. Bu noktada hemen belirtilmesi gerekir ki “kadın hakları” ifadesi de kimi çevrelerce cinsiyetçi bir söylem olarak kabul edilmektedir. Ancak çalışma açısından kolay anlaşılabilirliği sağlamak adına bu kavrama çalışma özelinde yer verilmiştir. Çalışmada yöntem olarak tercih edilen yerli ve yabancı alan yazını incelemesi sonucu derleme bir çalışma ile sonuçlara ulaşılmaya çalışılmıştır. Alan yazını incelenirken erken dönem feminist kuramlar çerçevesinde konu ele alınmıştır. Özellikle Sanayi Devrimi ile birlikte hâkim ekonomik sistem –aslında aynı zamanda sosyal, kültürel ve siyasal- halini alan kapitalist sistemin, emeğin yeniden üretilmesi sürecinde kadınlara dayatılan rolleri ve cinsiyetçi yapıyı güçlendirdiği sonucuna varılmıştır.