Öğretmenlerde Nomofobi ile İyi Oluş Arasındaki İlişkinin İncelenmesi


Akkaya Özgün S., Şumuer E.

23. Uluslararası Psikolojik Danışma ve Rehberlik Kongresi, İstanbul, Türkiye, 13 - 15 Haziran 2022, ss.532-534

  • Yayın Türü: Bildiri / Özet Bildiri
  • Basıldığı Şehir: İstanbul
  • Basıldığı Ülke: Türkiye
  • Sayfa Sayıları: ss.532-534
  • Kocaeli Üniversitesi Adresli: Evet

Özet

Amaç: Nomofobi içine bulunduğumuz dijital çağ ile birlikte hayatımıza girmiş olan yeni bir kavramdır. Nomofobi, orijinal adı ile “nomophobia”, “no mobile phone phobia” ifadesinin kısaltmasıdır ve akıllı telefondan uzak kalındığında yaşanan korku ve kaygı olarak tanımlanmaktadır. Nomofobi akıllı telefon kullanan kişilerin bir çoğunda farkında olmadan gelişmektedir ve zamanla bağımlılık derecesine dönüşebilmektedir. Problemli akıllı telefon kullanımının kişilerin ruh sağlığını olumsuz etkilediğini belirten araştırmalar bulunmaktadır. Bu bağlamda nomofobinin iyi oluşun açıklayan psikolojik yapılar ile ilişkisini araştırmak da önemli görülmektedir. Öznel İyi Oluş kavramı, pozitif psikolojinin temel kavramlarından olup “mutluluk” ifadesine karşılık gelmektedir. Öznel iyi oluş düzeyi insanların kendi yaşamları hakkında yaptıkları olumlu ve olumsuz değerlendirmelerden oluşur ve kişinin sosyal çevresinden ve gerçek yaşamından bağımsız değildir. Özellikle öğretmenlik gibi doğrudan insanlar ile etkileşimde bulunulan bir meslekte bu yapıya etki eden etmenlerin araştırılması önemli görülmüştür. Öğretmenlerin iyi oluşu öğrencileri, yöneticileri, aileleri başta olmak üzere toplumu etkilemektedir. Aynı zamanda mesleklerinde daha verimli olma, işlerine daha bağımlı olma ve işten ayrılmayı da azaltma açılarından da önem arz etmektedir. Bir öğretmenin kendini iyi hissetmesi ve kendi ile ilgili olumlu yargıları, sürekli etkileşimde olduğu öğrencileri ile ilişkilerini iyileştirmesi ve öğrencilerine daha etkili bir eğitim vermesi açısından önemlidir. Öğretmenlerin kendi yaşamlarından memnun olması ve yaşamlarındaki olumlu duyguların sıklığı eğitim öğretim faaliyetlerine de yansıyarak öğrencilerin iyi oluşlarını desteklemelerini sağlayacaktır. Bu araştırmanın amacı öğretmenlerin nomofobi düzeyleri ile iyi oluş düzeylerini ortaya koyarak aralarındaki ilişkiyi incelemektir. Alanyazına bakıldığında öznel iyi oluşla ilgili pek çok araştırma yapıldığını görmekteyiz. Yurt dışında iyi oluşun nomofobi ile ilişkisini araştıran araştırmalar bulunmasına rağmen, ülkemizde bu ilişkiyi doğrudan ele alan araştırma sayısı yeterli düzeyde değildir. Bu nedenle öğretmen iyi oluşu ile ilişkili kavramların araştırılması önemli görülmektedir. Yöntem: Bu araştırmada öğretmenlerde nomofobi ile iyi oluş düzeyleri arasındaki ilişkinin araştırılması amaçlandığından korelasyon araştırma yöntemi kullanılmıştır. Araştırmanın katılımcıları Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı çeşitli okul ve kurumlarda çalışmakta olan 179 kadın ve 58 erkek olmak üzere toplam 237 gönüllü öğretmenden oluşmaktadır. Araştırmada verileri toplamak amacıyla kişisel bilgi formu, nomofobi düzeylerinin belirlenmesi amacıyla Türkçe Nomofobi Ölçeği ve iyi oluş düzeyinin belirlenmesi amacıyla Oxford Mutluluk Ölçeği Kısa Formu kullanılmıştır. Araştırmanın amacı doğrultusunda nomofobi ile iyi oluş arasındaki ilişkinin tespiti için Pearson Momentler Çarpımı Korelasyon Analizi yapılmıştır. Bulgular: Yapılan analizler sonucunda öğretmenlerin nomofobi düzeyi ile iyi oluş düzeyleri arasında düşük düzeyde, negatif yönlü ve istatiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunmuştur. Nomofobinin alt boyutları ile öğretmenlerin iyi oluş düzeyleri arasındaki ilişkiye bakıldığında, çevrimiçi olamama boyutunda en yüksek düzeyde negatif yönlü ve istatiksel olarak anlamlı ilişki saptanırken bunu bilgiye ulaşamama ve rahat hissedememe boyutları izlemiştir. İletişimi kaybetme boyutunda ise anlamlı bir ilişkiye rastlanmamıştır.

Sonuç: Araştırma bulguları öğretmenlerin yüksek nomofobi düzeylerinin düşük düzeydeki öznel iyi oluşları ile ilişki olduğunu göstermektedir. Öğretmenlerin iyi oluş düzeyleri ile nomofobi arasındaki ilişkiyi saptamak, davranış bağımlılığını önleyici yaklaşım çerçevesinde gerekli müdahaleyi yapmak için bir veri sağlayabilir. Yapılan bu çalışmanın hem pratikte araştırmacılara yol gösterici olacağını hem de literatüre katkı sağlayacağını söyleyebiliriz.