Dîvân Şairlerinden Gazeller I, Dehhânî, Nesîmî, Şeyhî, Zâtî ,


Zavotçu G.

Umuttepe Yayınları, Kocaeli, 2012

  • Yayın Türü: Kitap / Ders Kitabı
  • Basım Tarihi: 2012
  • Yayınevi: Umuttepe Yayınları
  • Basıldığı Şehir: Kocaeli
  • Kocaeli Üniversitesi Adresli: Evet

Özet

ÖNSÖZ

 

Bir edebî metnin okuyucu üzerinde bıraktığı etki ile okuyucunun ondan aldığı hazzın metnin ifade biçimi ve anlaşılırlığı ile sıkı ilişkisi vardır. Metni sunuş tarzı, okumayı sevdirdiği ve anlamı pekiştirdiği sürece şair ve yazarın okuyucu nezdindeki değerini yükseltir. Okunma oranını artıran sunuş tarzının yanında metnin anlamı ile ilgili ipuçları içermesi ise eserin değerini artıran ve sanatkârın ustalığını yansıtan bir durum olarak değerlendirilebilir. Bu özellikleri dikkate alındığında divan şiiri edebî ve manevî yönü güçlü metin örnekleri bakımından zengin bir arşive sahiptir. Bu metinler üzerinde çalışmak ise bilgi, beceri, öngörü, dikkat ve tecrübe gerektiren bir iştir.     

 

Divan şiiri metinleri derin hayâl dünyası, çok amaçlı ve çok anlamlı söz dağarcığı, biribiriyle ilintili anlam katmanları, bu öğelerin sağladığı imkânlardan yararlanan şairin etkili ifade tarzı ve bu tarzı bütünleyen engin bilgi birikimiyle çoğu kez okuyucuyu hayrette bırakan, farklı iklim ve ufuklarda dolaştıran bir hava ve muhtevaya sahiptir. Okuyucu ve araştırmacının bu havayı soluyup muhtevayı kavraması ise metinlerin anlaşılmasını sağlayıp hazzına erdirecek alt yapıya sahip olmasını gerekli kılar.  

***

 

Ülkemizde divan şiiri metinleri üzerine yapılan şerh çalışmalarının yaklaşık hesapla üç çeyrek asırlık bir geçmişi vardır. Metin şerhi (şerh-i mütûn) ya da metinler şerhine (şürûh-ı mütûn) dair ilk örnekler 20. yüzyıl ortalarına doğru İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi öğretim üyeleri tarafından şiir ve eser şerhleri ile şerh metoduyla ilgili yazılar şeklinde ortaya konmuş, müteakip yıllarda bu tarz çalışmalar artarak devam etmiştir. Şairlerinin şiir ve divanlarının açıklamalarına yönelik bu çalışmalarda izlenen yöntem metin içerisindeki yabancı kökenli sözcük, deyim ve tabirlerin anlamının verilmesi, şiir metinin nesre çevrilmesi, açıklanması, varsa edebî sanatların belirtilmesi ve temas olunan kıssa ve hikâyeler hakkında özet bilgi verilmesinden ibaret olmuştur. Söz konusu şerh çalışmalarının bir kısmı şairlerin divanlarından seçilen farklı nazım şekillerinde yazılmış tek ya da birkaç şiirin açıklaması, bir kısmı ise herhangi bir şaire ait divanda yer alan şiirlerin ve özellikle gazellerin açıklaması ile sınırlanmıştır. Bir ya da birkaç şiir üzerine yapılan şerh çalışmalarında farklı şairlere ait su, kerem, güneş, gül, sünbül, hançer v.b. redifli kasideler, gazeller içerisinde ise döne döne, düştü, sana, isterüz, mest, eyledi v.d. redifli olanlar rağbet görmüş, araştırmacı ve bilim adamlarının ilgisine mazhar olmuştur. Bu meyanda, şerh üzerine yararlı çalışmaları bulunan Prof. Dr. A. Nihad Tarlan, Prof. Dr. Mehmet Çavuşoğlu, Prof. Dr. Ali Alparslan, Prof. Dr. Haluk İpekten ve Prof. Dr. Tunca Kortantamer’i rahmetle anmak gerekir. Bu isimlere konu ile ilgili çalışmaları bulunan Prof. Dr. İskender Pala, Prof. Dr. Turgut Karabey, Prof. Dr. Ahmet Atilla Şentürk ve Prof. Dr. Muhammet Nur Doğan’ı da dâhil etmenin doğru bir karar olacağı kanaatindeyim. 

 

Geçmişten günümüze yapılan şerh çalışmalarının artarak devam etmesi divan şiiri metinlerinin anlaşılırlığını artırırken zengin ve kapsamlı yapısı metne yeni ve farklı bakış açılarıyla ile yaklaşmayı da gündeme getirmiştir. Bu yaklaşım, alanlar arası ayrışma ve uzmanlaşmanın belirgin hâle gelmediği dönemlerde yazılmış şiirlerin sosyolojik, psikolojik, târihî, felsefî, tıbbî, mûsîkî v.d. açılardan değerlendirilmesinin yeni görüş ve düşünüşlere kapı aralayacağı fikrinden kaynaklanır.

***

Divan şiiri metinleri üzerine yapılan açıklayıcı çalışmalarda gazelleri konu alan şerh çalışmalarının diğer nazım şekillerine üstünlük sağladığı söylenebilir. Kasîde, kıt‘a, rübâî, terkîb ve tercî‘-i bend v.b. nazım şekilleriyle yazılmış şiirlerle ilgili şerh çalışmaları mevcut olsa da dikkatli bir bakış bu çalışmalarda öne çıkan nazım şeklinin gazel olduğu fikrini verir. Dîvanlar ve divanlardan seçmeleri konu alan bazı şerhlere (Prof. Dr. A. Nihad Tarlan: Fuzûlî Dîvânı Şerhi; Prof. Dr. Ali Alparslan: Ahmedi, Kadı Burhaneddîn ve Şeyh Galip Divanlarından Seçmeler; Prof. Dr. Haluk İpekten: Fuzûlî, Bâkî ve Şeyh Gâlip: Hayatı, Sanatı, Eserleri ve Bazı Şiirlerinin Açıklamaları) kasidelerin dâhil edilmeyip çalışmanın gazellerle sınırlanması da bu fikri doğrular mahiyettedir. Farklı araştırmacılar tarafından Kasîde-i Bürde ile su, kerem, güneş, gül, sünbül, hançer v.b. kasidelerinin şerhi yapılmış olsa da bu çalışmaların sayısı gazel şerhleriyle ilgili görüşümüzü değiştirecek oranda değildir. 

 

Gazel şerhlerinin diğer nazım şekilleriyle yapılanlara üstünlük sağlaması –kanaatimizce- gazel nazım şeklinin iç yapısıyla ilgili bir durumdur. Eski Türk Edebiyatı nazım şekilleri içerisinde gazelin diğer şekillerden farklı bir havası, samîmî ve coşkulu bir doğası vardır. Gazel, şairin gönlüne doğan esini sakınca ve çekince hissetmeden satırlara döktüğü nazım şeklidir. Kasîde, kıt‘a, rübâî, tuyuğ, terkîb ve tercî‘-i bend gibi şekillerle yazılan şiirlerde şair az ya da çok kendini sınırlayıp şeklin kuralları ve türün özelliklerine uyma mecburiyeti hisseder. Bu bağlamda, kasidede övgüyü, kıt‘a, terkîb ve tercî‘-i bendde övgü ve yergiyi, rübâî ve tuyuğda kısa ve özlü ifade ile ima, fikir ve hayali, mesnevide olay zinciri ve hikâyeyi önemserken yeterince samîmî olmayabilir. Ama gazel, şairin gönlündeki bikri ve aklındaki fikri coşkulu ve samîmi bir tarzda mısralara döktüğü tek nazım şeklidir denilebilir.

***

 

Fuzûlî, Türkçe Dîvânını’nın dîbâce (giriş) kısmında şiir hakkındaki görüşlerini sıralarken gazeli hüner bostanının gülü olarak niteler. Gülün bostan çiçeklerinin şahı olduğunu hatırlarsak bu nitelemeyle gazelin de şair tarafından dîvân edebiyatı nazım şekillerinin şahı olarak görüldüğü sezgisine ulaşabiliriz. Gazel âhusunu avlamanın kolay olmadığını, ama şairin kudretini gösterenin ve nâzımın şöhretini artıranın gazel olduğunu belirten Fuzûlî, devamında gönlüne seslenir. Ona, şiirin çok şekli olduğunu söyler, onlar arasından mekânları ve meclisleri süsleyen akıllılar sanatı gazeli seçmesini öğütler. Şiirin sonunda ise gönlüne çağının meşhuru olacak gazel söylemesini önerir.   

 

Gazel hakkında Fuzûlî ile benzer fikirleri paylaşmamız gazellere farklı bir bakışla yaklaşmamıza ve anlamları üzerinde kafa yormamıza sebep olmuştur. Gazelleri önemseme,  onların renkli dünyasına girme ve bu şiirlerde dile getirilen derin fikirleri ve engin hayalleri anlama endişesini doğurmuştur. Bu endişeden hareketle araştırma ve incelemelerimizde saptadığımız veriler günümüzdeki benzerleri ve karşılıkları ile kıyaslanmış, benzerlik, değişiklik ve farklılıklar geçmiş, bugün ve gelecek çizgisinde değerlendirilip okuyucuyla paylaşılmıştır.  Okuyucuyla paylaşımda, hiç şüphesiz ilk sırada anılması gerekenler yıllardır Metin Şerhi ve Eski Türk Edebiyatı derslerinde aynı ortamda bulunup aynı havayı soluduğumuz ve benzer duyguları yaşadığımız Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü öğrencileri olacaktır. Bu paylaşım ve değerlendirmeler sonucu beliren ortak görüş divan şiirinin hayatın bir kesiti ya da kendisi olduğu, bağrında doğduğu toplumun yaşayışını, düşünüş ve inanışını yansıttığı gerçeği olmuştur.  

***

 

Divan şairleri Dehhânî, Nesîmî, Şeyhî ve Zâtî’nin yaşamöyküleri, edebî kişilikleri, eserleri ve seçilmiş gazellerinin açıklamalarından oluşan bu kitabın hazırlanmasındaki amaç: Türk Dili ve Edebiyatı, Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmenliği ve Türkçe Öğretmenliği Bölümlerinde okuyan öğrencilerle Edebiyat öğretmenleri, edebiyat severler ve edebiyata ilgi duyanlara gazel açıklamaları konusunda yardımcı olmak ve yol göstermektir. Yaklaşık 5 yıllık bir hazırlık aşamasının ürünü olan kitap 4 veya 5 cilt olarak planladığımız kapsamlı bir çalışmanın ilk cildi olarak düşünülmüştür. Bu çalışmada gazelin anlam dünyası irdelenmeye, arka bahçesini oluşturan zengin kültür birikimi öğrenilmeye ve özümsenmeye çalışılmıştır.

 

Kitapta, Eski Türk Edebiyatı araştırmacı ve hocaları tarafından daha önce ortaya konan şerhlerdeki geleneksel şerh metoduna bağlı kalınmıştır. Bu meyanda beytin önce eski, sonra yeni harflerle takdimi, akabinde ise kelimelerin manası verilerek nesre çevrimi ve  açıklaması yapılmıştır. Açıklamayı takiben beyitte geçen ve önem arz eden terimlerle kişiler hakkında bilgi verilmiş, varsa atıfta bulunulan kıssa ya da hikâyenin özeti aktarılmıştır. Son olarak ta beyitte karşılaşılan sanatlar gösterilmiştir.

 

Edebi metinlerin örnekleri arasında yer alan gazeller üzerine yapılan şerh çalışmalarında anlam katmanlarının hepsini keşf edebilme ya da farkına varabilme, aşırı dikkat ve dinç bir kafayla bile bazen mümkün olmayabilir. Bu nedenle, farklı şairlere ait sınırlı sayıda gazel üzerinde yaptığımız şerh çalışmasının gözümüzden kaçan ya da farkına varılamayan bazı eksikleri olabilir. Edebî metnin her zihinde farklı anlam ve çağrışımlar uyandıran, her okunuşta da yeni anlam ve çağrışımlara kapı aralayan şekilli ve sarmal yapısı her zaman anlam dünyasını tamamen ele vermeyebilir. Bazen metin anlam kapılarını araştırmacıya tamamen açmaz bazen de araştırmacının yorgunluk ve yoğunluktan basireti bağlanır, kendisine göz kırpan ipuçlarını göremez. Bu metinlerde geçen ve çok amaçlı olarak zikredilen çok anlamlı sözcüklerin bir ya da birkaç anlamının göz ardı edilmesi de çalışmada bir şeylerin eksik kalmasına yol açabilir. Olası hata ve eksiklerin sonraki baskılarda düzeltilme ve giderilme şansı olduğunun bilinciyle çalışmamın ilgileneceklere yararlı olması en içten dileğimdir.