Arap Yarımadası'nda Tarih Kaynakları ve Tarihyazımı, Halil İbrahim Yılmaz,Prof. Dr. Abdulkadir Macit,Dr. İlyas Uçar,Halil Ortakcı, Editör, İlke Yayıncılık, İstanbul, ss.39-69, 2025
Câhiliye
şiiri İslâm öncesi Arap Yarımadası üzerine çalışmalar yürüten araştırmacıların
göz ardı edemeyeceği bir kaynaktır. Câhiliye şiiri ve arkeolojik malzemeler,
İslâm’dan önceki döneme dair kanıtlar sunmaları itibarıyla dönemin iki otantik
kaynak türüdür. Onları hesaba katmaksızın, yalnızca İslâm dönemi müelliflerinin
Câhiliye algıları üzerinden bir İslâm öncesi tarihi inşâ etmek birçok parçası
eksik kalacak bir çabaya delalet etmektedir; zirâ tarihçinin herhangi bir
döneminde yaşayan insanlarla en direkt temas imkânı o dönemin metinleridir. Ayrıca
Câhiliye şiiri, tarihyazımına malzeme sağlama noktasında cömerttir; çünkü
yüksek sanatlı değildir ve gündelik hayatın aynası konumundadır. Dönem şiirinin
amaçlarından biri de kabilenin imajını sair kabileler nezdinde yükseltmektir. Bu,
dönemin olaylarının şairlerce anlatılması tarihçilere malzeme sağlama fırsatı
yaratmaktadır. Ayrıca Câhiliye şiiri, İslâm dönemi zihniyet tarihi çalışanlar
için de başat bir öneme sahiptir; zirâ İslâm döneminde önemli bir yer teşkil
eden çoğu kavramın anlam küresi İslâm öncesinde oluşmaya başlamıştır. Bu
sebeplerden ötürü, İslam tarihçileri nezdinde Câhiliye şiirinin göz ardı
edilmesi imkânsızdır.
İlâhiyat
disiplinlerinde anlamı bilinmeyen (garîb) kelimelerin çözümlenmesi
önemli bir konu olagelmiştir. Bu sorunu çözmenin en temel yollarından biri de
Câhiliye şiirinden istişhâd etmektir. Bu sebepten ötürü, Câhiliye şiirini kullanmayan
bir ilâhiyat disiplini neredeyse yoktur; ancak araştırmacılar için başvurulması
gereken başlıca kaynaklar şiir mecmuaları, şiir şerhleri, şâir biyografileri,
şiir eleştirisi ve belâgat kitapları, sözlükler, kültür tarihi kitapları, tarih
ve nesep kitapları ve şair divânları tahkikleridir. Bu literatür gruplarına
bakarken unutulmaması gereken nokta, Câhiliye şiirlerinin inşâd edildikleri
zaman diliminde yazıya geçirilmediğidir. Bunlar, Arap-İslâm Edebiyatı’nın
oluşum dönemlerinde literatüre dönüşmüşlerdir. Dolayısıyla zikredilecek
eserlerin kronolojik ayracı, Emevîlerin son ve Abbâsîlerin ilk dönemlerine
konmalıdır.