Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO), insan haklarının evrimsel sırasını değiştirerek sosyal hakların uluslararasılaşmasını sağlayan üçlülük özelliğine sahip yegâne örgüttür. Örgütlenme özgürlüğünü kurucu ve Anayasal ilke olarak benimseyen ILO, denetim organlarının vermiş olduğu kararlar doğrultusunda grev hakkının örgütlenme özgürlüğünün doğasına içkin bir hak olduğunu kabul etmiştir ve bu doğrultuda 1950’lerden bu yana bir içtihat birikiminden söz edilebilir. Bu istikrarlı içtihat sonucunda grev hakkının 87 sayılı sözleşme tarafından güvence altına alındığı şeklindeki yaklaşıma, işverenlerin 1990’lı yıllarda itiraz etmeye başladıkları görülmüştür. Bu itirazların “grev krizine” dönüşmesi 2012 yılında meydana gelmiştir. ILO’nun işleyişini çıkmaza sokan, ILO denetim mekanizmasının ve üçlülük ilkesinin meşruiyetinin sorgulanmasına sebep olan sürece 2015 yılında sağlanan uzlaşı ile geçici bir çözüm üretilmiştir. 2023 yılına kadar bu uyuşmazlığın herhangi bir sosyal diyalog mekanizmasıyla çözüme ulaşmadığı gerçeğinden hareketle 2023’te “grev krizi” yeni bir dönemece girmiş ve grevin ILO sözleşmelerindeki yeri konusunda Uluslararası Adalet Divanı’na (UAD) başvurulmuştur. 2023 yılında grev krizinin çözümü için UAD’a yapılan başvuru ile krizin sonlanması beklenmektedir. Bu çalışmada ILO’da grev krizinin başlangıcından bugüne gelişimi ele alınacak ve 2023 krizi irdelenecektir. “Grev krizi” ve UAD başvurusu değerlendirilecektir. ILO’nun yetmiş yıllık grev içtihadının ve grev hakkının uluslararası çalışma normları bağlamında geleceğinin ne olacağı konusunda UAD’ın 2025 yılı içinde vermesi beklenen kararın rolü büyük olacaktır.
The International Labour Organization (ILO) is the only organization with the triadic characteristic of changing the evolutionary order of human rights and internationalizing social rights. The ILO, which has adopted freedom of association as a founding and constitutional principle, has accepted that the right to strike is a right inherent in the nature of freedom of association in line with the decisions of its supervisory bodies, and in this direction, we can speak of an accumulation of jurisprudence since the 1950s. As a result of this consistent jurisprudence, employers started to object to the approach that the right to strike was guaranteed by Convention No. 87 in the 1990s. It was in 2012 that these objections turned into a "strike crisis". The process, which brought the functioning of the ILO to a deadlock and caused the legitimacy of the ILO supervisory mechanism and the tripartite principle to be questioned, was temporarily resolved with a compromise reached in 2015. In 2023, the "strike crisis" took a new turn and the ICJ was consulted about the place of the strike in the ILO conventions, as this dispute was not resolved by any social dialog mechanism until 2023. By 2023, the crisis is expected to end with an application to the ICJ for the resolution of the strike crisis. In this study, the development of the strike crisis in the ILO from past to present will be discussed and the 2023 crisis will be analyzed. The "strike crisis" and the ICJ application will be evaluated. According to the decision expected to be rendered by the ICJ in 2025, this decision will play a major role in the future of the ILO's seventy-year strike jurisprudence and the right to strike in the context of international labor norms.