Kocaeli Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, sa.25/26, ss.63-104, 2022 (Hakemli Dergi)
Teknolojinin hayatın her alanını dönüşüme zorladığı aşikar bir gerçektir. Yargılama sistemimiz de
bu dönüşümden önemli ölçüde etkilenmektedir. Fakat teknolojinin yargı alanına uygulanması ile ilgili gelişmelerin altında genellikle, klasik anlamdaki yargılama işlemlerinin sanal ortama kopyalanması
şeklinde bir bakış açısı yatmaktadır. Oysa teknolojinin yenilikçi şekilde kullanılması ile yargılamanın
daha etkili, verimli, ucuz ve erişilebilir hale getirilmesi mümkündür. Bir diğer deyişle, teknoloji yalnızca
mevcut yargılama usulleri ve işlemlerinin dijital ortama aktarılması için kullanılmamalı, teknolojik gelişmeler ışığında yargılama daha köklü değişikliklere tabi tutularak adalete erişim güçlendirilmelidir. Burada
kısaca ifade edilen söz konusu bakış açısı, doktrinde Richard Susskind tarafından ileri sürülmüştür.
Buna göre, teknolojik gelişmeler iki şekilde tasarlanabilir: Bunlar otomasyon (automation) ve köklü dönüşümdür (transformation). Otomasyonda, teknoloji yardımıyla belirli bir çalışma yönteminin iyileştirilmesi,
güçlendirilmesi ve modernize edilmesi söz konusudur. Bu yönüyle otomasyona tabi tutulan bir çalışma
şeklinde, ilgili çalışma şeklinin altında yatan temel mantık değişmez. Köklü dönüşümde ise daha radikal
bir değişiklik gündeme gelmektedir. Söz gelimi, sürücüsüz araçlar köklü dönüşümün güzel bir örneğidir.
Benzer bir yaklaşımın, yargılama ve teknoloji ilişkisi açısından da uygulanması adalete erişimin güçlendirilmesi bakımından önemli bir potansiyel taşımaktadır. Bu yapıldığı takdirde, yargısal süreçlerin, yargılamaya hâkim olan temel hak ve ilkeleri mevcut duruma nazaran daha etkili koruyacak şekilde tasarlanması mümkün olabilir. Çalışmamızda hukuk yargılamamız bu perspektiften incelenmeye çalışılacaktır.
It is an obvious fact that technology forces every area of life to transform. Our judicial system is also
significantly affected by this transformation. However, under the developments related to the application
of technology to the judiciary, there is usually a point of view of copying the judicial proceedings in the
classical sense into the virtual environment. However, with the innovative use of technology, it is possible
to make the judiciary more effective, efficient, cheap and accessible. In other words, technology should
not only be used to digitize existing adjudication procedures and proceedings, but also to strengthen
access to justice by making the adjudication subject to more radical changes in the light of technological
developments. The aforementioned point of view was put forward in the doctrine by Richard Susskind.
According to Richard Susskind, technological developments can be designed in two ways: These are
automation and transformation. In automation, it is about improving, strengthening and modernizing a
certain working method with the help of technology. In this respect, the basic logic underlying the related
mode of operation does not change in an automated form of work. In transformation, a more radical
change comes to the fore. For example, autonomous vehicles are a good example of transformation.
The application of a similar approach in terms of the relationship between adjudication and technology
has an important potential in terms of strengthening access to justice. If this is done, it may be possible
to design the judicial processes in a way that will protect the fundamental rights and principles that
dominate the judiciary more effectively than the current situation. In our study, our civil legal system will
be examined from this perspective.