“Çanakkale’nin Yarattığı Kahraman Tipleri” Şan İçin Savaşanlar: Homeros’un Akhilleus’u Kahraman Olmak İçin Savaşanlar: Lord Byron ve Barış İçin Savaşanlar: Yaşar Kemal’in Lena Ana’sı


Onural E.

105.Yılında Çanakkale Muharebelerine Bakış, Barış BORLAT Burhan SAYILIR, Editör, B3C Design, Ankara, ss.440-451, 2020

  • Yayın Türü: Kitapta Bölüm / Araştırma Kitabı
  • Basım Tarihi: 2020
  • Yayınevi: B3C Design
  • Basıldığı Şehir: Ankara
  • Sayfa Sayıları: ss.440-451
  • Editörler: Barış BORLAT Burhan SAYILIR, Editör
  • Kocaeli Üniversitesi Adresli: Evet

Özet

ÖZET:

Çanakkale’nin kaderi, “Üç Güzeller”in kavgasıyla başlar. Bir altın elmanın -ideal bir arzu nesnesinin- sahibinin belirlenmesi, Truva’nın da kaderini belirlemiştir. Homeros’un, bir güzellik ve gurur kavgasına dönüştürerek anlatmayı tercih ettiği vaka, Akalar ve Dorlar arasındaki ticaret savaşıdır aslında. Bu savaşın doğrudan tarafı bile olmayan kahramanlar, ön saflarda yer alacaklardır. Akhilleus, adı binlerce yıl anılsın diye savaşa katılır. Büyük acılara neden olur; ama tek zayıf noktasından vurulur. Homeros, onu öldürenin adını anmayacaktır; ama Akhilleus’un adı yaşayacaktır. Onunla aynı saftaki Agamemnon, binlerce yıl sonra, işgâl gemilerinden birine adını vererek yeniden Çanakkale’ye gelir. Çanakkale’yi yine ele geçiremez.

Akhilleus’un ölümünün üzerinden yüzyıllar geçer. Megali İdea, kendini Antik Yunan toplumunun evladı olarak gören bir nesil yaratmıştır. İmparatorlukların parçalanmaya başladığı, birey kimliğinin milliyetçi kimlik arayışlarıyla çatışmaya başladığı bir dönemdir bu. Lord Byron -aykırı kişiliğiyle tanınan genç bir şâir- yazın kuramında “Byronvâri Kahraman” adı verilen bir tipleme yaratır. Byron, Megali İdea “bağımlılığı” ve şiirlerini yazdığı kahramanlardan biri olma ümidiyle, Türk-Yunan Savaşı’na katılır. Neredeyse patolojik bir Türk düşmanlığı vardır; ama ulaştığı noktada kendisini, hayranlığa dönüşen bir ruh hâli içinde bulacaktır. Büyük bir zaferle dönme planı ise daha cepheyi bile göremeden ölümle buluşmasıyla sonlanır. Byron, yine de bir zafer kazanır: Çanakkale Boğazı’nı yüzerek geçmek. Hero’ya kavuşmak için denizi aşmaya çalışan Leander boğulmuş; ama Byron yaşamıştır. Aşk için savaşan ölürken, kahraman olmak için savaşan yaşar. “Written After Swimming from Sestos to Abydos” adlı şiirinde bu zaferini kâğıda döker. İronik olarak, Byronn, savaştığı kültüre yakınlaşırken; idealize ettiği kültürü yenmiştir.

Çanakkale Savaşı’ndan yıllar sonra Yaşar Kemal, Bir Ada Hikâyesi Dörtlemesinde, Türk-Yunan Nüfus Mübadelesi teması etrafında bir hayal ülkesi yaratacaktır. Bu hayal dünyasında, Çanakkale’de savaşan Rumlar, Türk vatandaşı olduklarını söylemektedirler. Bacağını Çanakkale’de bırakan, bacağını almadan, bilmediği bir toprağa nasıl gidecektir? Fizik zamanın alt üst olduğu bu yeni evrende, mitler ve inançlar birbirine karışmıştır. Ege’de olduğu söylenen hayalî bir adada -Karınca Adası- Çanakkale’deki savaşın hâlâ devam ettiği sanılmaktadır. Savaştan dönecek oğullar, evleri boş bulduklarında ne olacaktır? Bu ada, belki Odysseus’un yolu üzerindeki bir adadır, belki Akhilleus’un dinlendiği bir yerdir. Tepegöz’ün, Poseidon için koruduğu koyunlar ve keçiler, artık Hızır’ındır. Ortak bilinç, bütün ayrılıkları silmektedir. Bir barış ve dostluk ideali, bir hayal imgesi, Ege’nin sularına savaşın kötülüğünü anlatmaktadır. Lena Ana, oğullarını beklemeye devam etmektedir. 

Bu çalışma, yukarıda bahsi geçen üç imge üzerinden, bir arzu nesnesi olarak Çanakkale Bölgesi’ni değerlendirmeyi amaçlamaktadır. Homeros’un destanı, İngiliz Edebiyatı’nın İkinci Romantik Dönemi ve Yaşar Kemal, bu eksende yorumlandığında, edebiyat evreninin genişliğine ulaşmak mümkün olacaktır.