AVRUPA GÜNDEMİ KONFERANSLARI - II "BİZİ BAĞLAYAN GÖÇ” AB-TÜRKİYE ORTAKLIĞINI YENİDEN DEĞERLENDİRMEK, Bursa, Türkiye, 24 - 25 Ekim 2024, (Yayınlanmadı)
Avrupa Birliği
(AB) tarihten günümüze kademe kademe yükselen bütünleşme seviyesi ile Avrupa
bütünleşmesinin en ileri ve en başarılı seviyesine ulaşmış bir birlik olarak
dikkat çekmektedir. Soğuk savaş sonrası değişen dünyada ekonomik bütünleşmesini
tamamlamış ve siyasi birlik hedefi için adımlar atmıştır. Bu süreçte bu hedef
doğrultusunda Maastricht Antlaşması ile birlikte 1992 yılında hem Avrupa
Birliği adını almış hem de ‘Avrupa Vatandaşlığı’ kavramını literatüre
sokmuştur. Bu kavram Avrupalılık tartışmaları ile paralel olarak gündeme gelmiş
ve kavramın sınırları belirlenmeye çalışılmıştır. Üye ve aday ülkeler arasında
kapsamlı ve zamana yayılacak şekilde öngörülen bütünleşme hedefi ve ülkelerin
ulusal kimlikleri ile ilgili duydukları endişe sebebiyle vatandaşlığın
sınırları ulusal vatandaşlıkların yerini almayacak tam tersi onu tamamlayacak
şekilde tanımlanmıştır. Maastricht Antlaşması’na göre “Bir birlik vatandaşlığı
kurmak suretiyle üye devlet vatandaşlarının hak ve menfaatlerinin korunmasını
arttırmak” hedeflenmiştir (eur-lex.europa.eu).
Bu hedefe
rağmen Avrupa vatandaşlarına yönelik yapılan çeşitli bilgilendirme tanıtım ve
benimsetme çalışmaları ne yazık ki hedeflenen seviyeye hiçbir zaman
ulaşamamıştır. Örneğin 2013 yılı AB bünyesinde ‘Avrupa Vatandaşlığı İnisiyatifi
Yılı’ olarak benimsenmiş pek çok faaliyet gerçekleştirilmiştir. Bu çalışmaların
başarısını ölçümlemek amacıyla yapılan anket çalışmaları göstermiştir ki; üye
ülke vatandaşlarının bir kısmı tüm tanımları biliyor olmasına karşın kendilerinin
milli vatandaşlıklarını AB vatandaşlığının önüne koymaktadır. Tüm AB
vatandaşlık inisiyatifi çalışmaları sadece kavramın bilinirliğini arttırma
anlamında fayda göstermiştir. Bu da bize Avrupa’da milliyetçiliğin tüm Avrupa
Bütünleşmesi seviyesine karşın halen çok yüksek olduğunu göstermektedir.
Günümüz
itibariyle Avrupalılaşma kavramı gerek bağlam gerekse de zaman olarak, uygun
ortamı kendisine bulabilmiş değildir ve yerelleşme akımlarına karşı
koyamamaktadır. AB projesi, üzerine aldığı Avrupa kimliği, Avrupa değerleri ve
Avrupalılık gibi kavramlara kamuoyundan gelecek desteği sağlayamadıkça, ne
yazık ki hedeflerine ulaşmaktan bir hayli uzakta olacaktır (Ongur, 2009: ss.
251-252). Ongur’un da öngördüğü şekilde günümüzde Avrupa kimliği halen beklenen
kamuoyu desteğinden yoksundur. 2015 sonrası artan göç ile mücadele için
benimsenen sözleşme sonrası milliyetçilik ve aşırı sağ görüşlerin popülaritesi
artmıştır. Avrupalılık kimliği gibi kavramlardan iyice uzaklaşılmıştır. Bununla
birlikte elbette AB vatandaşlığı kavramı da çok daha az gündeme gelmeye
başlamıştır. 2013 Avrupa Vatandaşlığı İnisiyatifi Yılı sonrası yakalanan ivme
de göç karşıtlığı ve yükselen milliyetçilik ile günümüzde kaybedilmiştir.
Avrupa
Birliği’nin Avrupa halklarını harekete geçirecek ve Avrupalılık kimliği ile
özdeşleşmelerini sağlayacak yeni projelere, hedeflere, yönelimlere ihtiyacı
artarak devam etmektedir. Birliğin bu yeni hedef ve projeleri doğru tespit edip
gerçekleştirmekte göstereceği başarı geleceğini de belirleyecektir (Baykal,
2004: s.152). AB vatandaşlığı açısından da çıkış noktası olarak tamamlayıcı
vatandaşlık modeli her ne kadar başlangıç aşaması için doğru bir yaklaşım olmuş
olsa da bir ileri aşamaya taşıyamamak AB bütünleşmesi açısından eksi değer
olmuştur. 2015 sonrası yaşanan göç karşıtlığı ortak duruş olarak bütünleştirici
bir görüntü veriyor olsa da minimal düzeyde baktığımızda üye ülkelerdeki
milliyetçiliği arttırmıştır. Bu da geliştirilmesi beklenen AB vatandaşlığı
açısından başarısızlık anlamı taşımaktadır. Bu bağlamda çalışma günümüz
gelişmeleri ekseninde göç karşıtlığı ile beraber Avrupa’da AB vatandaşlığının
bugünü ve geleceğine dair değerlendirme yapmayı amaçlamaktadır. 2005’den
itibaren adaylık süreci devam eden Türkiye açısından da çalışma ile bir vizyon
belirleyip yol haritası çizilmesi hedeflenmektedir.