Türkiye Araştırmaları Vakfı, ss.36, İstanbul, 2024
Çalışmamız İslâm tarih yazıcılığının Daralma, Dönüşüm ve Çeşitlenme Dönemi’ni (19.-20. Yüzyıllar), bu sürece eşlik eden dört havzadaki (İran, Mısır, Balkanlar ve Hint Alt Kıtası) hanedanlar, aktörler ve kaynakları dikkate alarak tahkik etmektedir. Bu havzaların seçilmesinin ilk nedeni Irak toprakları ile iç içe olan İran havzasının ve Biladüşşam toprakları ile iç içe olan Mısır havzasının Teşekkül Dönemi’nde (7.-10. yüzyıllar) tarih yazıcılığının meydana geldiği merkezler; Anadolu toprakları ile iç içe olan Balkanların ve Sind toprakları ile iç içe olan Hint Alt Kıtası’nın ise merkezde oluşan tarih yazıcılığı usulü ve türlerinin Gelişim Dönemi’nde (11.-18. yüzyıllar) modellenen havzalar olmalarıdır. İkinci nedeni ise bu havzaların 19. ve 20. yüzyılın hemen öncesinde yani Gelişim Dönemi’nde (11.-18. yüzyıllar) Müslümanlar tarafından kurulan Osmanlı (1299-1922), Bâbürlü (1526-1858) ve Safevî (1501-1736) gibi üç büyük imparatorluğa ev sahipliği yapmalarıdır. Dolayısıyla bu dört havza tarih yazıcılığının teşekkül ve gelişim döneminde, teşekkül eden sistemin gelişim gösterdiği ve modellendiği temsil gücü yüksek havzalar olmaları itibarıyla dikkate alınmıştır. Bu havzaların tarih yazıcılığında Müslümanların hakimiyet kurdukları dönemlere dikkatlerimizi çevirdiğimizde gayet açık fark edileceği üzere Müslümanların tarih yazıcılığı hususunda gerek muhteva gerek tür gerek de yöntem itibarıyla havzalar için çok önemli katkılar sunmuş, pek çok hususta tarih yazıcılığında dönüşüm ve gelişim sağlamış oldukları gözlemlenmiştir. Ancak 19. ve 20. yüzyıla gelindiğinde Müslümanların siyasi, iktisadi ve ilmi bağımsızlığına halel gelecek şekilde zayıflaması, Bilad-ı İslam’ı Batı Avrupalı toplumların işgaline açık hale getirmiştir. Yaşanılan işgal ile birlikte imparatorluklarını kaybeden Müslüman toplumlar, başta kendileri olmak üzere bütün bir insanlık tarihine Batı Avrupalı toplumların kurguladıkları tarih perspektifi üzerinden bakmaya başlamışlardır. Bu bakış, on bir asra dayanan tarih yazıcılığı birikiminin ve tecrübesinin daralmasını ve dönüşümünü beraberinde getirmiştir. Çalışmada kullandığımız yöntemimiz, dört havzada sayısı onu aşan hanedan üzerinden tarih yazıcılığı sürecini takip etmek, bu hanedanlıklarda yaşayan dört yüzü aşan tarihçi ve eserini belirtmek ve eserler üzerinden modern daralma ve dönüşümü takip etmek şeklinde olmuştur. Ayrıca yöneticiler ve tarihçiler arasındaki sıkı irtibat müzakere edilmiştir. Coğrafi olarak birbirinden uzak gibi görünse de havzalar arasında büyük benzerlikler olduğu aşikâr hale getirilmiştir. Bütün bu ameliye sonuç olarak Müslümanların tarih yazıcılığı hususunda dört havzada gerek muhteva gerek tür gerek de yöntem itibarıyla havzalara çok önemli katkılar sunmuş ve havzalarda hem kendileri hem de insanlık için hayli mümbit bir birikim oluşturmuş olduklarını sarahatle göstermiştir. Dahası dört havzada bugün var olan modern daralmadan ve dönüşümden çıkışı sağlayacak olan potansiyelin yine Müslümanların bu havzalarda teşekkül ve gelişimini sağlayan tarih yazıcılığı ilkeleri, tecrübeleri ve birikimlerinin olduğu gün yüzüne çıkarılmıştır.