Antroposan Çağda Hayvan Onurunu Korumaya Çalışmak


Balkır Z. G., Balkır Gülen B.

International CEO (Communication, Economics, Organization) Social Sciences Congress, Abohar, Hindistan, 20 - 22 Mayıs 2022, ss.77-78, (Özet Bildiri)

  • Yayın Türü: Bildiri / Özet Bildiri
  • Basıldığı Şehir: Abohar
  • Basıldığı Ülke: Hindistan
  • Sayfa Sayıları: ss.77-78
  • Kocaeli Üniversitesi Adresli: Evet

Özet

Antroposantrizm, insanın evrendeki veya dünyadaki en önemli varlık olduğunu düşünen inançtır. Bu nedenle, antroposantrizm olarak insanmerkezcilikte; insanlar, diğer türlere kıyasla daha büyük içsel değere sahiptir. Protagoras’ın ünlü “İnsan her şeyin ölçüsüdür” sözü, antroposantrik düşüncenin ve antroposan çağın özeti gibidir. İnsanmerkezcilik, insan öznelliğine ve tarihe dair hâkim olan, üstün kabul edilen ilişkiler geliştirmek suretiyle tüm varoluşu, ayrımcılıkla çürüten kavramsal bir güçtür. Oysa insanla, hayvanın ilişkisine, hayvanların canlı bireyler oldukları gerçeğine dayanarak farklı bir bakış açısına ihtiyacımız vardır. İnsan - hayvan karşıtlığındaki bu bakış açılarından biri olarak insanmerkezcilik, kendi konumunu öncelerken, diğer varlıkların tamamını denetimi altına almaktadır. Bu karşıtlığı bozmak için yapılması gereken ilk iş aralarındaki hiyerarşiyi yıkmaktır. Ancak, hayvan çalışmaları hala büyük oranda insana ait kavramlara odaklanmış ve insanmerkezciliğin tahakkümü altındadır. Antroposan çağın hayvanları, insanla arasında çizilmiş sınırın dışında yaşar, çoğu zaman dışlanmalara ayrımcılığa maruz kalırlar, alıkonulurlar, kapatılırlar; sömürülür, istismara uğrar ve öldürülürler. İnsanı evrenin merkezine oturtan çağdaş batı düşüncesi, insanı her türlü değer ve etkinliğin de kaynağı olarak görürken neden hayvanları korumak ister? Hayvanlar, birer canlı birey olduklarından etik değerler nedeniyle, doğanın ayrılmaz bir parçası oldukları için mi korunmalıdır? Yoksa Antroposan çağın, ekonomik geleceğine ilişkin çıkarlar, böyle gerektirdiği için mi korunmalıdırlar? Hayvan hukukunda, Hayvanları Koruma Kanunlarında ve hayvan haklarında, hayvanların korunmasına ilişkin bazı kurallar var ise de, bu kurallar hayvanları, gerçek anlamda hak sahibi yapmamaktadır. Hayvanlarla ilgili bu düzenleme ve hükümler, hayvanların yaşamaları, onlara insafsızca davranılmasının önlenmesi ve işkence konusu edilmemeleriyle ilgili olup aslında toplum vicdanının tatmin edilmesi amacını gütmektedir. Bu nedenle, hayvanları hak sahibi kılma amacını taşımamaktadır. Hukuk düzeninin belirli bir kişi için tanıdığı hak, başka bir kişi için yükümlülük doğurur. Hak sahibi hakka ilişkin yetkisini kullandığı takdirde bir başka kişi tarafından bu haktan kaynaklanan yükümlülüğün yerine getirilmesi gerekir. Hayvanlara haklarının verilmesine ilişkin yükümlülüğü, kim, nasıl yerine getirecektir? Öte yandan hayvan hakları savunucuları, hayvanların mal ve eşya statülerinden kurtulmaları, birer canlı birey olarak kabul edilmelerini sağladıktan sonra şimdi de canlı bireylerin yaşama hakları, yaşama haklarına saygı gösterilmelerini isteme hakları ve hayvan onuru için mücadele etmek zorundadırlar. Antroposan çağda hayvan haklarını ve onurunu korumaya çalışmakla ilgili sorularımız peş peşe sıralansa da, cevaplar hiç kolay değildir ve ne yazık ki birçok belirsizlik içermektedir. Çalışmamızda, araştırma yöntemi olarak, araştırma konumuzla ilgili düzenleme ve politikalar taranarak, nicel araştırma yöntemine başvurularak, içerik analizi tekniğiyle irdelenmiştir.

Anthropocentrism is the belief that considers humanity to be the most important being in the universe or on earth. Therefore, in anthropocentrism; Humans have greater intrinsic value than other species. Protagoras' famous saying "Man is the measure of all things" is like a summary of anthropocentric thought and the anthropocene age. Anthropocentrism is a conceptual force that refutes the whole existence with discrimination by developing relations that are dominant and considered superior to human subjectivity and history. However, we need a different perspective on the relationship between humans and animals, based on the fact that animals are living individuals. As one of these perspectives in the human-animal opposition, anthropocentrism prioritizes its own position and puts all other beings under its control. The first thing to do in order to break this opposition is to break the hierarchy between them. However, Animal Studies is still largely focused on human concepts and is dominated by anthropocentrism. The animals of the Anthropocene age live outside the boundaries drawn between them and humans, they are often excluded, discriminated against, detained, closed; they are exploited, abused and killed. Contemporary western thought, which places man at the center of the universe, sees man as the source of all kinds of values and activities, but why does it want to protect animals? Should animals be protected because they are living individuals, because of ethical values and because they are an integral part of nature? Or should they be protected because the interests of the economic future of the Anthroposan age require it? Although there are some rules regarding the protection of animals in animal law, Animal Protection Laws and animal rights, these rules do not make animals truly entitled. These regulations and provisions regarding animals are about the survival of animals, the prevention of cruel treatment and the prevention of torture, and in fact, they aim to satisfy the public conscience. Therefore, it does not aim to entitle animals to rights. A right granted by the legal order for a particular person creates an obligation for another person. If the right owner uses his authority regarding the right, the obligation arising from this right must be fulfilled by another person. Who will fulfill the obligation to give animals their rights and how? On the other hand, animal rights defenders have to fight for the right to life of living individuals, their right to demand respect for their right to life, and animal dignity, after liberating animals from their status as property, allowing them to be accepted as living individuals. Although our questions about trying to protect animal rights and dignity in the Anthropocene age come one after another, the answers are not easy and unfortunately contain many uncertainties. In our study, as a research method, the regulations and policies related to our research topic were scanned, the quantitative research method was applied, and the content analysis technique was examined.