17. International Symposium Communication in the Millennium, Eskişehir, Turkey, 5 - 06 November 2020, pp.108-125
13 Ocak 2020’de salgına sebep olan
virüsün tanımlanması ile başlayan süreç; 11 Mart 2020’de DSÖ tarafından Covid-19
pandemisi olarak ilan edilmiştir. Salgınla birlikte koruma ve kontrol önlemleri
devreye alınmış bu kapsamda ülkeler sınırlarını kapatmış; uluslararası
seyahatler sınırlandırılmış; turizm faaliyetleri, ticari ve diplomatik
ilişkiler askıya alınmış; eğitim biçim değiştirmiştir. SARS, MERS, Influenza A
ve Ebola salgınlarında edinilen deneyim; koruma, kontrol, müdahale ve mücadele
alanlarında iletişimin kritik önemini göstermiştir. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ)
tarafından salgınla mücadelenin en önemli ve en etkili bileşeni olarak
tanımlanan risk iletişimi, insanların kendilerinin ve yakınlarının karşı
karşıya oldukları sağlık riskleri ile ilgili bilgi alma hakkına dayanmaktadır. Risk
iletişimi; bir yandan iletilen bilgiye ilişkin bileşenlere (kaynak, mecra,
içerik, nitelik, nicelik) bir yandan da hedef kitlelerin bilgisine, hissine,
tepkisine, davranışına odaklanmayı gerektiren çok kapsamlı bir süreç olarak
karşımıza çıkmaktadır. Bu noktadan hareketle yaşanan pandemi döneminde risk
iletişiminin taraflarından biri olan ve öncelikli tedbirler kapsamında yaşa
dayalı ev izolasyonuna gidilerek sokağa çıkma yasağı getirilen 20 yaş altı
gençlerin sokağa çıkma yasağı deneyimlerinin ve bu deneyimin nicelik ve nitelik
bakımından belirleyici unsuru haline gelmiş olan kitle iletişim araçları ile
olan ilişkilerinin keşfedilmesi amaçlanmıştır. Yorumlayıcı fenomenolojik analiz
araştırma deseninin izlendiği çalışmada veriler, çalışma grubunu oluşturan 20
yaş altı 8 katılımcının ev izolasyonu sürecinde tuttuğu günlükler ve çevrimiçi
görüşmeler yoluyla toplanmıştır. Yapılan analiz; “pandemi dönemi sokağa çıkma
yasağı” fenomenini tanımlayan; eve kapanma, hisler, başa çıkma, bilgi arayışı,
sokağa dönüş ve değişenler olarak beliren altı adet üst temayı ve bunları
anlamlandıran alt temaları göstermiştir.