Sarmal Yayınevi, İstanbul, 2021
İnsanlık milyonlarca yıllık tarihinin sadece
son 5 bin yılında devletli bir toplum içinde yaşamıştır. İnsanların
gündelik hayatının her aşamasını belirleyen, doğrudan veya dolaylı
olarak bireyin yapıp-ettiği her şeyle ilgilenen, halk için/halka rağmen
çıkardığı yasal düzenlemeler aracılığıyla bütün davranış ve
düşüncelerimizi kuşatan, eğitim ve diğer ideolojik araçlarla
algılarımızı oluşturan devlet organizasyonunun ortaya çıkmasından önce
insanlar devlet olmadan da yaşayabilmişlerdi.
Nitekim
avcı-toplayıcılar için mal biriktirme çabası saçma bir teşebbüs olarak
değerlendirilmekte; hatta ahlâken olumsuz bir edim, bir sapma ve
anomali durumu olarak görülmekteydi. Çünkü bu toplulukların yaşadıkları
yerlerdeki yiyecek rejimleri dengeli ve yeter derecede bol ve
çeşitliydi. Bu nedenle sefalet bir yana, bu toplumlar günde 3-4 saat
çalışıp tüm ihtiyaçlarını karşılayabilen, geri kalan zamanlarını
sosyalleşme, dinlenme, eğlenme ve oyun aktivitelerine ayıran bolluk
toplumlarıdır. Bolluk toplumu genelde tarımsal üretime geçmiş toplumlar
için söylenen bir tanımdır; fakat avcı-toplayıcılar tarıma geçiş yapmış
topluluklarına göre daha az açlık ve kıtlıkla karşılaşmışlardır. O halde
herkesin sahip olduğu ok, yay, sepet ve bazı süs eşyaları dışında özel
mülkiyetin olmadığı, yöneten-yönetilen ayrımının oluşmadığı
avcı-toplayıcı dönemde insanlar neden özgürlük ve eşitliğe dayalı toplum
yapılarını bırakıp ceberrut devleti icat ettiler? Sosyal, kültürel,
ekonomik, dinsel ya da askeri farklılaşmaların oluşmadığı toplumların
devletli bir topluma geçişlerinde temel dinamikler ve unsurlar nelerdi?
Homo sapiens insan, otorite/iktidar toplaşmasına izin verilmeyen toplum
yapısından örgütlü, hiyerarşik ve kurumsallaşmış toplumsal yapıya ne
zaman, nasıl ve neden geçti? Bazı coğrafyalardaki bazı toplumlar
devletli hale gelirken, diğerleri bunu neden yapmadı/ yapamadı? Devletli
toplumu kuran unsurlar, iç dinamiklerin mi yoksa dış dinamiklerin mi
etkisiyle ortaya çıktı? Toplumun içine gömülü olan iktidar, nasıl oldu
da toplumdan ayrışarak, topluma yabancı bir zümrenin eline geçti? Bu
bölünme ya da farklılaşmanın kaynağı Rousseau'nun ifadesiyle “uğursuz
bir rastlantı” mıydı?
İlk devlet organizasyonu kent devleti olarak
örgütlendiği için elinizde tuttuğunuz kitap kent devletinin kökenlerine
inmek suretiyle bu soruların cevaplarını aramaktadır.