Covid10 ve Sağlık Araştırmaları 5, Şeyma Cem Yücetaş, Editör, Efeakademi, İstanbul, ss.145-157, 2022
2019 yılının Aralık ayında Çin'in Hubei eyaletine bağlı Wuhan'da yeni
bir bulaşıcı solunum hastalığı ortaya çıkmış, sonrasında yapılan araştırmalar
ile bu hastalığa yeni bir Koronavirüs tipinin neden olduğu anlaşılmıştır
(Wang ve ark., 2020). İlk görülen vakalar Huanan deniz ürünleri pazarı ile
ilişkilendirilmiş ve virüsün insandan insana bu pazar yerinden yayılarak
bulaşmaya başladığı gösterilmiştir. (Chan ve ark., 2020) SARS virüsüne
benzerliği nedeni ile bu virüs ‘severe acute respiratory syndrome
coronavirus-2’ (SARS-CoV-2) olarak isimlendirilmiştir. Salgının ilk
günlerinde, çeşitli ülkeler, teşhis yöntemlerinin erişilebilirliğine dayalı olarak
farklı test stratejileri izlemiştir. COVID-19’un, hafif viral pnömoniden çoklu
organ yetmezliğine yol açan akut solunum sıkıntısı sendromuna kadar
değişebilen solunum yolu hastalıklarına neden olduğu görülmüştür. Bu
gruplar arasında ölüm oranı oldukça yüksek olduğundan, yaşlı nüfus ve
kronik hastalığı olan kişilerin çok daha dikkatli olması gerektiği bildirilmiştir
(Choudhary ve ark., 2021).
SARS-CoV-2 kısa sürede tüm dünyaya yayılmış olup, sebep olduğu
hastalık Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından “koronavirüs hastalığı-19”
(COVID-19) olarak isimlendirilmiştir. DSÖ, COVID-19 nedeni ile
19.03.2020 tarihinde pandemi ilan etmiştir. Türkiye’de ilk tanı konulan hasta
ise 11 Mart 2020 tarihinde Sağlık Bakanlığı tarafından bildirilmiştir.
Hastalığın ilk tespit edildiği günden bu yana, 21 Şubat 2022 tarihi itibariyle
Türkiye’de 90.000’den fazlası ölümle sonuçlanan 13 milyonun üzerinde,
dünyada ise 5 milyondan fazlası ölümle sonuçlanan 418 milyonun üzerinde
toplam vaka sayısı bildirilmiştir (TÜBİTAK, 2022).