IV. International ArchitecturalSciencesand Applications Symposium, Girne, Kıbrıs (Kktc), 30 - 31 Mayıs 2024, ss.1-8
Özet:
İnsanın yeryüzünde
ikamet edişine yönelik en başat hamlesi onu kendi arzu ve ihtiyaçları
doğrultusunda biçimlendirme çabası olmaktadır. Varlıkların yaşam alanı olarak seçtikleri
coğrafya ile kurdukları ilişki ve yeryüzünü kendilerine göre organize etmek
için geliştirdikleri “techne” becerileri, 20. Yüzyıl
başına kadar morfolojik olarak anlamlandırılabilir bir kurgu içinde
seyretmiştir. İlk olarak
Biçim-bilim, biçim bilgisi olarak da kullanılan morfoloji kavramı, günümüzde
insanoğlu dışındaki tüm varlıkların yer ile kurdukları ilişkiyi
çözümleyebilmektedir. Ancak insan
yeryüzüne müdahalesini
kontrolsüz ve sonuçları ile yüzleşmeden arttırarak, doğanın dengesini
bozacak ölçülere taşımıştır. Jeolojik
hiçbir bilginin önemsenmemesi sonucunda ise oluşan bu “yeni-modern” morfolojiyi
anlamlandırmak imkânsız hale gelmiştir. 21. yüzyıl da antropojenik etkilerin
hızının artması ve bahsi geçen müdahalelerin bir güç göstergesi olarak ortaya
çıkarılması sonucunda, yeryüzünde oluşan bu bozulma insan mekân
etkileşimleriyle oluşan kültür, aidiyet ve insan yaşamını oluşturan dinamikleri
hızla dönüştürmektedir. Morfoloji bilimimin bu yüzyılda öne çıkmasının nedeni
de biçim ve neden arasındaki organik bağın kopması ve ilgisiz “şey”lerin
yanyana neden durduklarını anlama çabasının her geçen gün önemli hale
gelmesidir. Yok olmakta olan kimlik kavramı, ya da “yerin ruhu”, sonrasında bir
takım sahte kimlikler giydirilerek telafi edilmeye çalışılmakta ama tersine bu
tavır da yok oluşa hizmet vermektedir. Çalışma bu tür etkileşimleri Türkiye
özelinde ve kıyılarındaki antropojenik jeomorfoloji sonucu ortaya çıkan insan-mekân
ilişkileri üzerinden analiz ederek tartışmaya açmayı hedeflemektedir.
Anahtar
Kelimeler: Morfoloji, Antroposen, Kolektif Bellek, Antropojenik Jeomorfoloji