Hazret-i Pîr Şeyh Şa'bân-ı Velî Vakfı Yayınları No: 8, İstanbul, 2007
Önsöz
Asya
ve Avrupa arasındaki geçişte önemli bir köprü konumunda olan Anadolu,
yeryüzünün en eski yerleşim yerlerinden biridir. Eski çağlarda Hitit, Urartu,
Frigya ve Lidya gibi uygarlıklara ev
sahipliği yapan Anadolu Uzak Doğu ile Avrupa arasındaki İpek Yolu’nun önemli
bir güzergāhı idi. 1071 Malazgirt Savaşı sonrası batıya yönelen Türk göçleriyle
süreç içerisinde bir Türk yurdu haline geldi.
Bizans
orduları denetiminde bakir bir saha iken Türk göçleriyle canlanan Anadolu bu
süreçte doğulu derviş ve şeyhlerin de uğrağı oldu. Yeseví dervişlerinin ve
Mevlānā’nın Anadolu içlerinde irşāda başladığı yıllar Bizans ve Haçlı Seferleri
korkusunun yoğun olarak yaşandığı bir döneme rastlar. Bu dönemde Bizans ve
Haçlı gibi dış tehlikelere karşı kendisini korumasız hisseden Anadolu insanı
huzuru içte arar. Doğulu şeyh ve dervişleri bir umut ışığı olarak görür ve
onların etrafında toplanır. Şeyhlerin yönetimindeki tekke ve zāviyeler
insanlara güven aşılamakta bir okul görevi üstlenirler.
Mevlānā
Celāleddín-i Rūmí ve
Yeseví dervişleri ile başlayan süreç sonrası Anadolu’da irili ufaklı onlarca
tekke ve taríkat faaliyet gösterir. Bunlardan biri de Halvetí taríkatıdır.
İran’da doğan ve adını “uzlet, inzivā,
yalnızlık, tek başına yaşamak, topluma karışmamak, ihtilāt halinde olmamak.” [1]
anlamlarına gelen Arapça halvet kelimesinden alan Halvetílik, sonraki devirlerde Anadolu’da büyük ilgi uyandırır.
Anadolu’da hızla yayılıp Rūşeniyye,
Sünbüliyye, Cemāliyye, Şemsiyye v.d. ile otuzdan fazla şubeye ulaşan Halvetiyye’nin bir kolu da Şa‘bāniyye’dir.
Şa‘bāniyye 16. yüzyılda Şeyh Şa‘bān-ı Velí
tarafından Kastamonu’da kurulur ve zamanla Halvetiyye’nin önemli bir kolu
haline gelir. Şa‘bāní dergāhında Şeyh Şa‘bān-ı Velí ile başlayan irşād
faaliyeti Şa‘bāní şeyhler silsilesi ile 20. yüzyıla kadar devam eder. Bu süreç
içerisinde dergāhta irşād faaliyetinde bulunan şeyhlerden biri de Ömer Fu’ādí Efendi’dir.
Şa‘bāniyye’nin beşinci şeyhi olan Ömer Fu’ādí,
taríkatın kurucusu Şeyh Şa‘bān-ı Velí ile birlikte kaynaklarda adı en fazla
anılan Şa‘bāní şeyhidir. Onun bu derece üne kavuşmasının nedeni yazı faaliyeti
açısından üretken bir ömür sürüp otuza yakın eser vermesi ve Şeyh Şa‘bān-ı
Velí’nin mezarı için maneví değeri büyük bir türbe yaptırmış olmasıdır.
Bildiklerini
tāliblere aktarma endişesiyle yazdığı
eserlerinde bir öğretmen tavrı takınan Ömer Fu’ādí Efendi’nin, üzerinde
akademik çalışma yapılmış birkaç eseri dışında kalanlar incelenmeye muhtaç
durumdadırlar. Elinizdeki kitap Ömer Fu’ādí Efendi’nin şimdiye dek bilinmeyen Hvābiyye
Risālesi üzerine hazırlanmış bir
araştırma eseridir. Hvāb-nāme, Hvābiyye, Vākı‘a-nāme adlı
eserler hakkında bilgilere de yer verilen kitap dört bölümden oluşmaktadır: I.
bölümde Giriş, bu konudaki eserlerle ilgili terimlerin tanımı, rüya ve rüyanın
Türk edebiyatında işlenişi ile ilgili bilgiler; II. Bölüm’de Türk edebiyatında
yazılmış Hvābiyye, Hvābiyye,
Vākı‘a-nāme adlı eserler hakkında bilgi; III.
Bölüm’de Ömer Fu’ādí Efendi’nin hayatı, tasavvufí ve edebí kişiliği,
eserleri, Hvābiyye Risālesi’nin
özeti, dil ve imlā özellikleri, eserde geçen āyet, hadís ve söz iktibāsları
ile adı geçen kişiler; IV. Bölüm’de ise Risāle’nin Türkiye Türkçesi’ne
aktarılmış transkripsiyonlu metni ve dizin bulunmaktadır. Transkripsiyonlu
metnin sonunda, okuyucuya yararlı olacağı düşüncesiyle Risāle’nin orijinal metni (Osmanlıcası) sunulmuştur.
Bu
çalışma ile Anadolu’nun geçmişteki kültür mozaiğinden rüya konulu tasavvufí bir
eseri gün ışığına çıkarmayı amaçladım. Çalışmamın amacına ulaşması ve
başvuracaklara yararlı olması en içten dileğimdir. Bana bu çalışmanın hazırlık
aşamasında bilgi ve belge temin eden, manevi desteğini her zaman yanımda hissettiğim
Hoca’m Doç. Dr. Turgut Karabey’e şükranlarımı sunarım. Ayrıca, eserde geçen
āyet, hadís ve söz iktibāslarının Türkçe karşılıkları ve kaynakları konusunda
yardımlarını gördüğüm Doç. Dr. Mehmet Atalay ve Dr. Ali Vasfi Kurt’a, kitabın
basımını üstlenen Hazret-i Pír Şeyh Şa‘bān-ı Velí Vakfı’na ve Vakıf Müdürü
Fikri Yazan’a, çalışmam boyunca desteklerini yanımda hissettiğim eşim Meral ve
kızım Sıla’ya da teşekkür ederim.