Diğer, ss.130-136, 2023
Zerefşan Irmağı’nın aşağı havzasındaki büyük vahada yer alan, bugün Özbekistan Cumhuriyeti sınırları içinde bulunan Buhara, henüz fethinin gerçekleştirildiği ilk dönemden itibaren “Kubbetu’l-İslam” nitelemesi ile İslam şehri hüviyetini temsil edecek şekilde varlığını sürdürmüştür. Nisârî, şehrin isminin daha çok Mecusilerce “Buhâr”dan geldiği şeklinde dile getirilen kanaatin aksine aslında “Lemcekut” kelimesinden türetildiğini iddia etmektedir. Nisârî, şehrin ismine dair gözden kaçırılmaması gereken bu iddiasının yanı sıra şehrin diğer bir özelliğini de Şeyh Hasan Basrî’den naklettiği rivayetle dikkatimize sunmaktadır. Mezkûr rivayete göre Hz. Eyyub, Buhara’ya uğramış, halk kendisine ziyafet ikramında bulunmuş, bunun üzerine Hz. Eyyub, Buhara ve halkı için bereket duasında bulunmuştur. Nisârî, bundan dolayı bazı kimselerin Hz. Eyyub’un kabrinin Buhara’da olduğunu iddia ettiklerini de ifade etmektedir. Mihmannâme-i Buhara’da ise Huncî, Hz. Eyyub’un şehrin batısında ikamet ettiğini, orada bir çeşmenin aktığını ve bu çeşmenin adının da Sabr-ı Eyyûb Çeşmesi olduğunu nakletmektedir. Huncî’ye göre, Buhara ile ayrılması mümkün olmayan bir terkip içerisinde ve manevi şöhreti yüksek olan bu çeşme, halk tarafından şehre verilen önemi göstermektedir. Buhara, söz konusu ettiğimiz bu açıklamalar ışığında İslam dünyasında “Buhara-yı Şerif” ve “belalardan korunmuş kıymetli hat” isimleriyle ün yapmış ve tarihte önemli merkezlerden birisi olmuştur.