Trakya Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi, cilt.12, sa.23, ss.95-119, 2022 (Hakemli Dergi)
Bohem kavramı, ilk örneklerine 19. yüzyıl Paris’inde rastlanan “dandy” ve “flanör”
tipleriyle aynı tarihsel kesitte ortaya çıkmış modern kent profillerinden birini tanımlamaktadır.
Zamanla müstakil bir kültürel yönelimin sözcülüğünü üstlenmeye başlayan bohem, burjuva
değerleriyle çatışma hâlindeki sanat topluluklarının yaşam pratiklerine atıfta bulunacak
şekilde anlam genişlemesine uğramıştır. Çoğunlukla avare, başıboş, haz odaklı ve sorumsuz
bir yaşam biçiminin öznesi olarak konumlandırılan bohem sanatkâr, kamusal değerlere
muhalif, izole bir çevrenin mensubudur. Türkiye’de ilk bohem sanat topluluğu, Fikret Adil’in
etrafında bir araya gelen Necip Fazıl Kısakürek, Peyami Safa, Mahmut Yesari ve Aka Gündüz
gibi ediplerin 1930’lu yıllarda çekirdeğini oluşturduğu zümre tarafından temsil edilir. Beyoğlu
merkezli bu topluluğun yaşam tarzı, kişisel ilişkileri, değer dünyaları ve sanatsal eğilimleri
hakkında en detaylı verilere, Fikret Adil’in kaleme aldığı otobiyografik unsurlar içeren eserler
aracılığıyla ulaşılabilmektedir. Söz konusu yapıtlar, yerli sanatkârların bohem kültüre ilişkin
kavrayışlarını bir bütün hâlinde ortaya koyduğu gibi bu yaşam biçiminin Türk edebiyatındaki
temsilinin batıdaki örneğinden hangi bağlamlarda ayrıldığını da dikkatlere sunmaktadır.