4. Uluslararası Türk Rus Dünyası Akademik Araştırmalar Kongresi, Ankara, Türkiye, 12 - 14 Kasım 2021, ss.93-102
Toplumsal cinsiyet körlüğü; sosyal, kültürel, ekonomik ve politik bağlamlarda tanımlanan farklı
cinsiyet rollerini görememe ve bu durumun eşitsizlik yarattığını anlayamama durumudur. Cins
temelinde ayrımcılığın sürmesine yardım eden cins körlüğü; kadınla erkeğin ihtiyaçları, çıkarları,
kaynaklara, iktidar ya da sosyo-politik statüye erişimleri konusundaki farklılıklarını göz önünde
tutamayarak; düşünce ya da uygulamada cins çözümlemesinden yoksunluk halidir. Bu şekildeki
cinsiyetsiz davranışlar, cinsiyet körü tutum ve politikalarla cinsiyet eşitsizliklerinin ve ayrımcılığının
sürdürülmesine neden olmaktadır. Bu yönüyle cinsiyet körlüğü ile cinsiyet ayrımcılığı birbirini
tamamlayarak ve çoğaltarak, kadınlar aleyhine ayrımcılık üreten tutum ve davranışlardır. İş sağlığı ve
güvenliği mevzuatında, işyerlerinde işçilerin iş sağlığı ve güvenliğini korumak için zorunlu olarak
yapılan risk değerlendirilmesinde kadın çalışanlarla ilgili hiç bir psikososyal tehlike ve risk göz önüne
alınmamıştır. İş sağlığı ve güvenliği Hukukundaki düzenlemelerle ilgili klasik iş sağlığı ve güvenliği
risk değerlemelerindeki bu kabul ve cinsiyet körlüğü kadınları riskli bir ortamda çalışmaya mahkûm
ederek, toplumsal cinsiyet eşitsizliği ve ayrımcılık yaratmaktadır. Mevcut yasal düzenlemelerde,
kadınların psikososyal durumları dikkate alınmamış, sosyal, ruhsal ve bedensel bütünlükleri yok
fazedilmiştir. Oysa kadın çalışanlarında kendileri için hiçbir tehlike ve riskin olmadığı bir işyerinde
insanca çalışma hakları bulunmaktadır. Tam da bu nedenle işyerlerindeki risk değerlendirmelerinde
kadınların özgün koşulları ve psikososyal riskleri dikkate alınarak işyerlerindeki düzenlemeler ve
çalışma koşulları cinsiyet körü uygulamalardan arındırılmalıdır. Bu çalışmamızda İş sağlığı ve güvenliği
bağlamında kadın çalışmasıyla ilgili işyerlerinde yapılan risk değerlendirmesinde kadın çalışanlarla
ilgili psikososyal tehlike ve risklerin yok farzedilerek dikkate alınmadığına odaklanılacaktır. Mevcut
yasalar çerçevesinde işyerlerindeki risk değerlendirilmesinde cinsiyet körlüğü yapılarak, bu şeklîdeki
cins körü davranışların doğrudan toplumsal cinsiyet eşitsizliğini arttırarak, çoğalttığını ve gelecek
nesillere taşıdığını göstermeyi amaçlamaktayız.
Gender blindness is the state of not being able to see the different gender roles defined in social,
cultural, economic and political contexts and not understanding that this situation creates inequality.
Gender blindness, which helps perpetuate discrimination on the basis of gender; failing to take into
account the differences between men and women in their needs, interests, access to resources, power or
socio-political status, is a state of lack of gender analysis in thought or practice. Such gender-neutral
behaviors lead to perpetuation of gender inequalities and discrimination through gender-blind attitudes
and policies. In this respect, gender blindness and gender discrimination are attitudes and behaviors that
complement and multiply each other, producing discrimination against women. In the occupational
health and safety legislation, no psychosocial hazards and risks related to female employees were taken
into consideration in the mandatory risk assessment to protect the occupational health and safety of the
workers in the workplaces. This acceptance and gender-blindness in the classical occupational health
and safety risk assessments related to the regulations in the Occupational Health and Safety Law
condemns women to work in a risky environment, creating gender inequality and discrimination. In the
current legal regulations, the psychosocial status of women is not taken into account, and their social,
mental and physical integrity is destroyed. However, female employees have the right to work humanely
in a workplace where there is no danger or risk for them. Precisely for this reason, the regulations and
working conditions in the workplaces should be purified from gender-blind practices, taking into
account the specific conditions and psychosocial risks of women in risk assessments. In this study, we
will focus on the fact that the psychosocial hazards and risks related to female workers are not taken
into account in the risk assessment made in workplaces related to women's work in the context of
occupational health and safety. We aim to show that such gender-blind behaviors directly increase and
increase gender inequality and carry it to future generations by making gender-blindness in risk
assessment in workplaces within the framework of current laws.