TÜRKİYE DE SİSTEMİN MİLLİ GÜVENLİK ALGISI VE BUNUN İŞÇİ HAREKETLERİ VE SENDİKACILIK FAALİYETİ ÜZERİNDEKİ ETKİSİ


Creative Commons License

Urhan Çelik B., Çelik S.

Çalışma ve Toplum, vol.25, pp.109-140, 2010 (Conference Book)

  • Publication Type: Article / Article
  • Volume: 25
  • Publication Date: 2010
  • Journal Name: Çalışma ve Toplum
  • Journal Indexes: TR DİZİN (ULAKBİM)
  • Page Numbers: pp.109-140
  • Kocaeli University Affiliated: Yes

Abstract

“National Security” Perception in Turkey and Its Impacts on the Labor Movement and Trade Union ActivitiesThe term “national security” applied as a ground for a limitation to the fundamental rights and freedoms has first and foremost turned out to be a means of control by the armed bureaucracy over the civil rulers in Turkey. However, this concept has, in time, been employed by the civil rulers as a means of denying the democratic claims put forward by, and of oppressing the civil society. The fact that the “national security” as a ground of limitation to the fundamental rights and freedoms originally provided for in the constitution of 1982, a constitution framed in an extraordinary time, has continued to be kept in the constitution may be seen as a sign of the fact that the anti-democratic structure has been embodied in the whole system as well. The fact that such activities of the trade unions as strikes shall be restricted or deferred on the ground of national security, a very vague term providing the authorities with an unlimited power of discretion in the said sense has given rise to weakening and depowering the trade unions during not only the military rulings but also the civil rulings. In the last one hundred and twenty-five years of the trade union movements, the origins of which can be traced from one and half a century around, it is important to note that the country has been ruled under either the state of emergency or the martial law. In this article, the reasons of the shift from the concept of national defense to the concept of national security will be considered; what the political and social results of such conceptual switch in general, and the impact of such conceptual change, in particular, on the labor movements in Turkey may be will also be analyzed. How the concept of national security, which has employed in time to maintain control of the labor movements, has been used to hamper such activities of trade unions as strikes will be explored, and how this concept has also been pressed by the civil rulers into service to abnegate the democratic claims put forward by, and to oppress the civil society will be examined through the historical examples standing out to support this argument.

Birçok ülkede, özgürlüklerin sanrılandırılmasının ölçütü olarak kullanılabilen Milli Güvenlik kavramı, Türkiye’de öncelikle askeri bürokrasinin sivil yönetimleri kontrol altında tutmanın bir aracına dönüşştür. Fakat bu kavram zamanla sivil yönetimler tarafından sivil toplumun demokratik taleplerini reddetme ve baskılamak üzere de kullanılmıştır. Nitekim olağan üstü dönemin ürünü olan 1982 Anayasasında Milli Güvenlik gerekçesi ile hak ve özgürlüklerin sınırlandırılabilmesine olanak veren düzenlenmelerin sivil yönetimler döneminde de korunması, anti-demokratik yapının içselleştiğini gösterir. Yasalarda tanımlı olmayan son derece muğlâk ve bu nedenle keyfi uygulamaların önünü açan bir kavram olan Milli Güvenlik gerekçesi ile grev gibi temel sendikal faaliyetlerin sınırlanması ve ertelenmesi, sendikaların sadece askeri dönemlerde değil sivil yönetimler döneminde de etkisizleştirilmesinin ve zayıflatılmasının bir aracı olmuştur. 148 yıllık bir örgütlenme öyküsüne sahip olan sendikal hareketin 125 yılının, anayasal hak ve hürriyetlerin birçoğunu ve gerektiğinde tümünü kısıtlayabilen ve hatta tamamen durdurulabilen. Sıkıyönetim Rejimi ve Olağanüstü Hal uygulaması altında geçmiş olması da ayrıca değerlendirilmesi gereken bir veridir. Makalemizde milli savunma kavramından milli güvenlik kavramına geçişin nedenleri ele alınacak, böylesi bir kavramsal değişikliğin genelde siyasal ve sosyal sonuçlarının neler olduğunu, ama özelde Türkiye’deki işçi hareketine olan etkisini incelenecektir. Zamanla işçi hareketini kontrol altında tutmak üzere kullanılan milli güvenlik kavramının, grev gibi temel sendikal faaliyetleri engellemede nasıl kullanıldığı irdelenecek, Milli Güvenlik kavramının toplumun demokratik taleplerini reddetmek ve baskılamak üzere zamanla sivil yönetimler tarafından da kullanıldığına örneklerle işaret edilecektir.