İslam Muhâkeme Hukukunda Defi Davası


ŞİMŞEK D., HİRA A.

İHYA Uluslararası İslam Araştırmaları Dergisi, cilt.9, sa.2, ss.559-585, 2023 (Hakemli Dergi) identifier

Özet

Davalı tarafından davacının iddiasını geçersiz kılmak ya da askıya almak için karşı bir iddiada bulunulması anlamına gelen defi davası, muhâkeme hukukunda savunma vasıtaları arasında yer almaktadır. Muhakemenin sağlıklı ve adil bir şekilde yürütülebilmesi için büyük önemi haiz olan bu savunma yolu, usul ve esasa dair eksikliklerin söz konusu olduğu durumlarda davalıya davadan kaçınma hakkı tanımaktadır. Bu durum bazen davalının dava konusunun ya hiç var olmadığını ya da var olmakla birlikte dava edilemez duruma geldiğini iddia ederek “defi davası”, bazen de söz konusu iddianın muhatabı olmadığını iddia ederek “husumetin defi” şeklinde tezahür etmektedir. Gerek teorik ve gerekse pratik alanlarda incelediğimiz defi davanın, fukaha tarafından da bir dava türü olarak kabul edildiği görülmektedir. Bu yaklaşım, asıl davada bulunması gereken dava konusuna, taraflara ve mahkemeye ilişkin şartların defi davanın geçerli olması için de gerektiği sonucunu doğurmaktadır. Bilindiği üzere bir iddianın hukuki nitelik kazanması onun hâkim huzurunda ileri sürülmesine bağlı kılınmıştır. Bu nedenle mahkeme dışında ileri sürülen defi, salt iddia kabul edilmekte ve dikkate alınmamaktadır. Asıl dava ile bağlantılı olmak zorunda olan defi davada, defin ileri sürülmesiyle ispat külfeti yer değiştirmekte asıl davanın davalısı davacı, asıl davanın davacısı ise davalı konumunda olmaktadır. Dolayısıyla muhâkeme usulünce asıl davada, davacıdan beklenen iddiayı ispat etme sorumluluğu defiyle birlikte asıl davanın davalısına geçmektedir. İslam hukukunda defin hâkim tarafından da ileri sürülebilmesi, yargıda çabukluk ilkesi gereğince muhakemenin daha kısa sürede sonuçlanmasına olanak sağlayarak adaletin tesisine hizmet etmektedir. Defi davası, pozitif Türk hukukunda da geniş bir uygulama alanına sahip olmakla beraber iki hukuk sistemi arasında benzer ve farklı yönler bulunmaktadır. Bu araştırmada defi davasının keyfiyeti, İslâm muhâkeme hukuku ve pozitif Türk hukuk öğretileri mukayese edilerek incelenmiştir.