“Piyano Tuşu” İndirgemesinin Felsefi Neticeleri: Kaçınılmazlık ve Özgürlük Arasında Bireyin Varoluşsal Gerilimi


Ülper Oktar S., Özşentürk K.

14th INTERNATIONAL ZEUGMA CONGRESS ON SCIENTIFIC RESEARCH, Gaziantep, Türkiye, 9 - 10 Eylül 2025, ss.866, (Özet Bildiri)

  • Yayın Türü: Bildiri / Özet Bildiri
  • Basıldığı Şehir: Gaziantep
  • Basıldığı Ülke: Türkiye
  • Sayfa Sayıları: ss.866
  • Kocaeli Üniversitesi Adresli: Evet

Özet

Modern felsefenin temel problemlerinden biri, özgür iradenin imkanı ile determinizmin yarattığı kaçınılmazlık arasındaki çatışmadır. Bilhassa 19. yüzyıl itibarıyla ivme kazanan pozitivist ve materyalist yaklaşımlar, insan eylemlerini tabiat kanunları, biyolojik koşullar ve toplumsal etkiler üzerinden açıklamaya yönelmiştir; böylelikle de bireyi nedensellik zincirlerinin edilgin ve rastlantısal neticeleri durumuna indirgemiştir. Nikolay Çernişevski’nin determinizm ve rasyonel egoizm düşünceleri temelinde kurguladığı Nasıl Yapmalı? adlı romanı, söz konusu indirgemeci paradigmanın en bariz örneklerinden biridir. Çernişevski’ye göre varoluş hususunda muteber açıklama determinizmdir; özgür irade yalnızca bir yanılsamadan ibarettir. Bu anlayışa göre birey, eylemlerini nedensellik zincirlerinin kaçınılmaz neticesi olarak icra eder; asli itibarda ise yalnızca edilgin bir fail hüviyetiyle eyler. Çernişevski, doğası itibarıyla akılcı saydığı insanın kendi rasyonel çıkarını bir kez öğrenmesi halinde artık ona yöneleceğini savunur; bireylerce benimsenen akılcılığın da toplumsal düzeni kendiliğinden sağlayacağını düşünür. Böylesi bir modelde irade dışlanmaktadır. Birey, istenen biçimde işleyen mekanik bir sistemin bileşenine indirgenmiştir. 

Devrinin hakim görüşü olan determinizme ve bu görüşün temsilcilerine karşı irade yanlısı bir pozisyon alan Fyodor Dostoyevski, Yeraltından Notlar’da Çernişevski’nin ortaya koyduğu düşünsel hattın karşısında konumlanır. Dostoyevski, kendi eserinde kurguladığı Yeraltı Adamı adıyla anılan karakterini Çernişevski’nin benimsediği varoluş kabullerine tabi tutar ve onu bu kabullere binaen inşa edilmiş toplum düzeninin içerisine yerleştirir. Böylelikle Dostoyevski, determinizm ve rasyonel egoizm temelinde kurgulanmış bir toplumu, hastalanmış durumdaki Yeraltı Adamı karakteri üzerinden ironi yoluyla tenkit eder. Dostoyevski için Yeraltı Adamı’nın varoluşsal buhranı ve düşünsel itirazları, Çernişevski’nin toplumundaki bireyin akıbetine tekabül eder.  

Yeraltı Adamı, “piyano tuşu” metaforu üzerinden determinizmin ve bu temelde ele alınmış rasyonel egoizmin bireyin varoluşunu nasıl felce uğrattığını açığa çıkarır. Determinizmin kabulü altında insan davranışları tabiat kanunlarının kaçınılmaz neticeleri haline gelir; bu durumda bireyin kendi varoluşunu iradî seçimleri yoluyla, hakiki manada inşa edebilmesi ve ayrıca ahlaki mesuliyet üstlenebilmesi olanaksızlaşır. Kaçınılmazlık yaratan nedensellik zincirlerine tabi sayılan ve iradesi dışlanan insana rasyonel egoizm yoluyla bir eylem reçetesi arz etmek de onu bir mekanizmanın iradesiz bileşenine indirgemek anlamına gelmektedir. Bu tabloda birey bir “piyano tuşu” vaziyetindedir; üstelik, istenen öğreti yoluyla akort edilmiştir. Dostoyevski böylesi bir kabulün insanın tabii varoluşuyla uyumsuz olduğunu savunmaktadır. Ona göre insan, doğası itibarıyla kendi yolunu inşa etmeye yazgılıdır. Bu yüzden, özgürlüğü onun aslî çıkarıdır. 

Dostoyevski tarafından Çernişevski’nin toplumuna yerleştirilen, bu toplumun zeki ve entelektüel bir ürünü olan Yeraltı Adamı karakteri determinizmin varoluşa hâkim olduğunu kabul eder. Öte yandan, Çernişevski’nin idealleriyle şekillenen bir toplumda bulunsa da Dostoyevski’nin insan doğası kabullerini taşır. Bu halde ortaya çıkan trajik bir çatışmadır. Yeraltı Adamı determinizme ve onun felsefi neticelerine hâkim olmak, yani “her şeyi fazlasıyla anlamak” dolayısıyla hastalanmıştır. Varoluşu onu özgür iradenin gerekliliğine ve kimlik inşasına iter ancak aklı bunun imkansızlığını aşamaz. Kaçınılmazlıkları aşamasa dahi onları gönüllü biçimde benimsemeyi reddeder. Mesuliyeti dışlayan bir düşünsel kabul olan determinizmin felsefi neticelerini ortaya koyar. İrrasyonel görünen eylemler yoluyla hala özgür olduğuna dair bir hissin ümitsizce arayışına çıkar. Elde edemese dahi özgürlükten yana olduğunu belirtmek isteyen bir inatla çırpınır. Kimi zaman ise bunları icra ederken de nedenselliğin yarattığı kaçınılmazlığı yaşadığını fark ederek atalete teslim olur. Yeraltı Adamı, tüm bu varoluşsal çatışmalar altında tükenmektedir. Netice itibarıyla Dostoyevski, eserindeki karakterin akıbeti üzerinden Çernişevski’nin ideallerinin felsefi eleştirisini ortaya koymaktadır.

Dostoyevski, Yeraltından Notlar’ı yazarak determinizm – özgür irade tartışmasına felsefi bir yaklaşımla katılmıştır. İlaveten, rasyonel egoizm düşüncesinin de eleştirisini ortaya koymuştur. Eserindeki aslî önerme, bireyin özgürlüğünün, bu özgürlüğün dışlanmasıyla tesis edilen her türlü çıkarın üzerinde olmasıdır. Ona göre “piyano tuşu” olmayı reddetmek bireyin doğasından ileri gelen varoluşsal bir pozisyondur; bu reddiye bir tür özgürlük arayışıdır. Öte yandan özgürlüğünü arayan birey, felsefe geleneğindeki özgürlük ve sorumluluğun ayrılmazlığı ilkesi bağlamında eylemlerinin neticelerini doğrudan üstlenmeyi talep eder konumdadır. Dostoyevski’ye göre insanın özgürlüğü arzulayan doğasını dışlayarak toplum mühendisliğine soyunan düşünürler nankörlük sayacakları bir direnci karşılarında bulacaklardır. Bu çalışmada, Dostoyevski’nin determinizme ve rasyonel egoizme getirdiği felsefi eleştirileri ve özgür iradeden yana olan şahsi yaklaşımı tahlil edilecektir. 

One of the central problems of modern philosophy is the conflict between the possibility of free will and the necessity posited by determinism. From the nineteenth century onward, positivist and materialist approaches sought to explain human action by appeal to natural laws, biological conditions, and social influences; in doing so they reduced the individual to a passive outcome of causal chains. Nikolai Chernyshevsky’s What Is to Be Done?, constructed on determinism and rational egoism, is a paradigmatic instance of this reduction. For Chernyshevsky, action is the inevitable effect of necessity; free will is an illusion. Because the human being is by nature rational, once one learns one’s true interest one will unavoidably pursue it, and social order will emerge spontaneously from the aggregation of such enlightened self-interest. In this model the agent is merely a component in a well-regulated mechanism. In Notes from Underground, Fyodor Dostoevsky adopts a stance in favor of will against this lineage. He places his protagonist—the Underground Man, who carries Dostoevsky’s assumptions about human nature—inside a social order built upon Chernyshevsky’s premises and then subjects that construct to ironic critique by depicting a consciousness that grows sick within it. For Dostoevsky, the Underground Man’s existential crisis and intellectual protest anticipate the fate of the individual under a determinist and egoist regime.
Through the “piano key” metaphor, the Underground Man discloses how determinism, together with rational egoism, paralyzes personhood. If conduct is the necessary product of natural law, then authentic self-construction through voluntary choice—as well as the assumption of moral responsibility—becomes impossible. To prescribe a rational-egoist code to such a being further reduces the subject to an instrument in a mechanism, tuned to an approved doctrine. Dostoevsky judges this incompatible with human nature: the human being is oriented to carve a path of one’s own, and freedom is the primary interest.
Accordingly, Notes from Underground intervenes in the free will–determinism debate while dismantling the premises of rational egoism. The refusal to be a “piano key” is presented as an existential posture—a stubborn, at times self-defeating, assertion of freedom.