BİDGE YAYINLARI, Ankara, 2024
Tarım ve hayvancılığa ayrılacak destekleme bütçesinin, o yılın Gayri Safi Yurtiçi Hasılası (GSYH)’nın %1’inden az olamayacağı, 2006 yılında çıkarılan Tarım Yasası’nın 21. Maddesi ile hükme bağlandı. Ancak bu hüküm ya da bağlayıcı yasa maddesi hiç uygulanmadı. Yasadaki emredici hükümler ve milli gelirin asgari %1’inin tarım/hayvancılık desteğine ayrılması bugüne kadar uygulanmış olsaydı, milyonlarca üreticinin üretimden kopması, tarım arazilerinin boş tutulması söz konusu olmayacak, dünyada gıda fiyatları düşerken gıda enflasyonu ülkemizde rekor kırmayacaktı. 2024 yılı Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programına göre destekleme ödemeleri bütçesi, 2024 yılında %44,5 artışla 91 milyar 554 milyon lira olarak öngörüldü. Bu tutar, 2024 yılı destekleme ödemelerinin yıl sonunda %65 düzeyinde öngörülen resmi enflasyon hedefinin 20 puan altında arttırılması, çiftçi ve besicinin mağduriyetinin devam edeceği anlamına geliyordu. Tarım Yasasına göre orta vadeli programda 41 trilyon 159 milyar TL olan 2024 GSYH tutarının %1’i üzerinden tarım ve hayvancılığa ayrılması gereken paranın 411 milyar 59 milyon TL olması gerekiyordu. Ancak 2024 yılı bütçesinde faize 1,2 trilyon TL ayrılırken, milyonlarca üretici ve besiciye verilecek destek sadece 91,5 milyar TL olarak güncellendi. O zaman şu soruyu sormanın tam zamanı: “Türkiye tarımda nereye gidiyor?” Gıda güvenliği, üretimden tüketicinin sofrasına ulaşana değin gıdalardaki olası fiziksel, kimyasal, biyolojik, mikrobiyolojik ve her türlü zararların öngörülmesini ve uzaklaştırılmasını temel alan önlemlerin tamamını ifade eden kısa bir tanımdır. Oysa ülkemizde gıda güvenliğinden daha vahim bir durum konuşulmaya başlandı: Gıda güvencesi.
--4--
Gıda güvencesi gıdanın bulunabilmesinin ve bireylerin buna erişebilme yeteneğinin bir ölçüsü olarak tanımlanmaktadır. Uygun fiyat sadece bu güvencenin bir bileşenidir. Gıda güvencesizliğinin binlerce yıl öncesinde bile bir endişe kaynağı olduğuna dair kanıtlar bulunmaktadır. Gıda enflasyonunun tüm dünya enflasyon oranlarını geçmesi yanında ülkemizde “Gıda Güvencesi” sorgulanmalı ve yaklaşık 132 kalem tarımsal ürün ithal ederek gıda açığını geçici önlemlerle karşılamaya çalışan ekonomi politikalarından bir an önce daha akılcı ekonomi politikalarına geçilmesi gerekmektedir. Bu bağlamda Atatürk’ün “Çalışmadan, yorulmadan ve üretmeden, rahat yaşamak isteyen toplumlar; evvela haysiyetlerini(saygınlıklarını), sonra hürriyetlerini (özgürlüklerini) daha sonra da istiklal (bağımsızlık) ve istikballerini(geleceklerini) kaybetmeye mahkûmdurlar” sözünü anımsatmakta fayda görülmektedir. Verimlilik, üretkenlik, çalışkanlık olmadan ve gerekli destek verilmeden tarımda dışa bağlı politikalar uygulayarak tarımın sorunlarını çözmek olanaksız görünmektedir. Tarım Ekonomisinde Yeni Yaklaşımlar adlı bu kitapta “Buğday, Zeytinyağı, Çörek Otu ve Tarımda Güneş Enerjisi Kullanımı” konularında yazılmış dikkat çekici çalışmalar bulacaksınız. Kitabın tüm meslektaşlarımıza ve ilgili kurum/kuruluşlar ile ilgililere faydalı olacağını umuyoruz.