Nobel Yayınevi, Ankara, 2024
İnsanların spora başlama hikâyeleri birbiriyle benzerlik gösterebilmektedir. Sporcuların bazıları ebeveyn veya akraba yönlendirmesiyle bazıları ise okullarındaki öğretmenlerin rehberliğinde bir spor branşına başlamaktadır. Evlerine yakın olan bir spor salonu ya da okullarında uygulanmakta olan bir proje sayesinde branşıyla tanışan sporcular olduğu da bilinmektedir. Fakat sporu üst düzey seviyede yapma noktasına gelindiğinde, spora başlayanların büyük çoğunluğu farklı sebeplerle sporu bırakmaktadırlar. Müsabakalarda başarılar elde edip çevrelerinden destek gören ve finansal yeterliliği olanlar sporu millî takım düzeyinde veya meslek boyutunda icra etme aşamasına kadar ilerleyebilmektedirler. Spor kariyerlerini inşa etmeye başlayan ve artık elit sporcu olarak tabir edilmeye başlanan bu sporcuların spor kariyerlerini devam ettirme ve kariyerlerinde yükselme aşamalarında en ufak detaylardan ciddi zorluklara her konu hassas bir öneme sahip olmaktadır. Örneğin antrenör veya kulüp değiştirme kararları, sıklet/mevki değişiklikleri, yöneticilerle yaşanan anlaşmazlıklar vb. konular kişinin spor kariyeri- ne yön verebilmekte, kariyerlerinin daha iyiye yahut daha kötüye git- mesine sebep olabilmektedir. Antrenör, ebeveyn ve sporcudan oluşan spor üçgeni burada önemli bir konum elde etmektedir. Zira antrenörün ebeveynle problem yaşaması ya da ebeveynin sporcuyla problem yaşaması diğer bireyleri ve spor kariyerini etkileyebilme ihtimali taşımaktadır. Bu sebeple antrenör, ebeveyn ve sporcu üçlüsünün birbiriyle ilişkisi önemlidir. Ancak bazı sporcuların ebeveynleri aynı zamanda antrenörlük rolünü de üstlenmektedir. Bu durumda ebeveyn-antrenör sporcunun tek muhatabı hâline gelmektedir. Bunun tam olarak sporculara ve spor ortamına ne gibi etkileri olduğu bilinmemektedir. Eliasson (2018) genel olarak, "birçok ülkede ebeveyn- antrenörlerin ve antrenörlerin çocuk-sporcularının tam sayısının bilinmediğine" işaret etmektedir. Ülkemizde de benzer şekilde ebeveyn-antrenörlerin ya da ebeveyn-antrenöre sahip sporcuların sayısı hakkında istatistiki bir bilgi bulunmamaktadır. Bu alandaki nicel veri bilgisini sağlamak adına yeni çalışmalar yürütülmektedir. Güncel çalışmalardan birinde sporda ebeveyn-antrenörlerin sıklığı ve performansla ilgisi üzerine yapılan iki çalışmaya dayanarak kabaca tüm performans odaklı üst düzey sporcuların yaklaşık beşte birinin kısa ya da uzun bir süre boyunca kendi ebeveynleri tarafından çalıştırıldığı varsayılabilir fikri öne sürülmüştür (Straub ve Plessner, 2024). Ülkemizde ise ebeveyn-antrenörlüğe dair çalışmalara pek rastlanmazken nadir de olsa eğitim alanında araştırmalar yürütülmüştür. Örneğin Kılıç ve Altınok (2016) öğretmen olan anne-babaların kendi çocukları ve sınıf ortamındaki diğer öğrencilerle olan ilişkilerini mer- cek altına almıştır. Bu çalışma ile literatürdeki bu boşluğu doldurabilmek, spor ortamında sayıca az bulunan, antrenörü aynı zamanda ebeveyni olan elit sporcuların bu durum hakkındaki duygu, düşünce ve deneyimlerini ortaya çıkarabilmek amaçlanmıştır. Bu bölüm, genel çerçeve olarak ebeveynlik tanımlarından başlayarak ebeveyn- antrenörlük tanımına doğru özelleşerek devam edecektir. Yaşamın pek çok alanında ebeveynlerin sosyo-ekonomik düzeyleri, yaşadıkları olaylar, aldıkları kararlar, çocuklarına destek olma becerileri, çocuk yetiştirme süreçlerini yönetmeleri gibi farklı konular- da yer aldıkları durumlar, sergiledikleri davranışlar çocukların gelecek yaşamı için oldukça önem arz etmektedir. Neticede ebeveynlerin tutum ve davranışları, çocukların yetişkin hayatındaki kişiliklerinin, eğitim düzeylerinin, sosyal hayatlarının ve mesleki kariyerlerinin oluşumunu başlatma ve bunların gelişimlerini doğrudan şekillendirme gücüne sahip görünmektedir. Bu nedenle ebeveynlik çoğu araştırmacı tarafından farklı şekillerde tanımlanmış, incelenmiş ve ebeveynlik üzerine çeşitli teoriler ve sınıflandırmalar üretilmiştir.