Turkish Studies - Social Sciences, cilt.15, ss.1937-1953, 2020 (Hakemli Dergi)
Ekonomik büyüme; ekonomistlerin ilgilerini çeken, özellikle gelişmekte olan ekonomiler üzerinde yoğun
akademik çalışmaların yapıldığı kavramlardan biridir. 1960’lardan sonra yoğunlaşan çalışmalardan elde edilen
görüşlerin kısmen başarılı olduklarından söz edilebilir. Günümüze kadar küreselleşmeyi de kapsayan
çalışmalarda 1980’lerdeki yeni teorik dalgalanmalarda hane halkı, firma, devlet ve dış alem dörtlüsünün bir
bütün olarak ekonomik büyümeye katkıda bulunduğu vurgulamaktadır. 1990’lara gelindiğinde; ülke
ekonomilerinde GSYH’yi artarken kalkınma çabaları sonucu çevrenin yıkımıyla birlikte, ekonomik büyüme
oranının da yükseldiği görülmektedir. 2000’li yıllarda ülkelerde GSYH artışları elde sağlanmış olsa da, yüksek
düzeyli büyüme tek amaç değildir. Ekonomide karar verici kurumların uzun ve titizlikle belirleyeceği politika
faizi oranı, GSYH’yi artıracak olan yatırımlarda doğrudan ya da dolaylı olarak etken bir role sahiptir. Yapılan
yatırımların verimsiz alanlarda olması, arzu edilen ekonomik büyüme oranına ulaşmakta çoğu zaman engel
olmaktadır. Sonuç olarak ekonomik büyüme oranı; tüm faktör girdileri, finansman kaynakları, teknolojik
gelişme ve AR-GE çalışmalarıyla artırılabilen oldukça kapsamlı bir kavramdır. Ülkelerin büyüme sorunları
çözüldükçe, gelişmişlik yönünde atılacak daha değişik konular üzerinde yoğunlaşmaktadırlar. Türkiye Ekonomisi özelinde; 2006-2019 yıllarını kapsayan ekonomik büyüme, politika faiz oranları ve GSYH ile ilgili
değişkenler konu edilmiş olan bu çalışmada tümdengelim yöntemi kullanılmıştır. Belirtilen makro
değişkenlerin yıllık verileri üzerinde iktisadi ve ekonometrik analizleri yapılarak, Granger anlamında ilişki ve
etkileşimin varlığını ortaya koymak amaçlanmıştır.