Öğretmen Adaylarının Çocuklardaki Dil ve Konuşma Bozukluklarına Yönelik Tutum ve Bilgilerinin Değerlendirilmesi


Creative Commons License

Aydın Uysal A., Tura G.

Kocaeli Üniversitesi Eğitim Dergisi (Online), cilt.1, sa.1, ss.13-22, 2018 (Hakemli Dergi)

Özet

Dünyada ve ülkemizde dil ve konuşma bozukluğu olan kişilerin sayısı her geçen gün artmaktadır (McLeod & McKinnon, 2007, s.41). Bu bozukluklar bireyin akademik performansını olumsuz yönde etkilemekte ve kişilerin psikososyal uyumlarını azaltmaktadır.  Öğretmenlerin bu bozukluğa sahip çocukların tanılanması, sağaltımı ve izlenmesi süreçlerinde kritik bir rolü bulunmaktadır. Bu araştırmanın amacı öğretmen adaylarının dil ve konuşma bozukluklarına yönelik bilgi düzeyi ve tutumlarının araştırılmasıdır. Araştırmanın katılımcılarını Kocaeli Üniversitesi Eğitim Fakültesi’ne devam eden ve rastgele örnekleme yöntemiyle seçilen farklı bölümlerden son sınıf öğrencileri oluşturmuştur. Bu çalışma toplam 40 katılımcı ile yürütülmüştür. Katılımcıların 21’i kadın 19’u erkektir. Araştırmada Togram ve Maviş (2009, s.74) tarafından dil ve konuşma bozukluklarına yönelik tutum ve bilgileri belirlemek amacıyla geliştirilen bir anket kullanılmıştır. Anketin ilk bölümünde dil ve konuşma bozukluğu olan çocukların akademik ve sosyal başarıları ile ilgili 10 madde ve terapi gereksinimleri hakkında 10 madde olmak üzere toplam 20 tutum maddesi yer almaktadır. Tutum maddelerinin değerlendirmesi Likert tipinde üçlü derecelendirme kullanılarak yapılmıştır. Ölçeğin sonunda katılımcılara dil ve konuşma bozukluklarının nedenleri açık uçlu bir biçimde sunulmuştur. Araştırmada veri toplama aracı olarak kullanılan anket, öğretmen adaylarına araştırmacılar tarafından elden ulaştırılarak uygulanmıştır. Uygulama sonucunda elde edilen veriler SPSS 21.0 paket programında analiz edilerek yorumlanmıştır. Tespit edilen bulgular, frekans ve yüzde kullanılarak ifade edilmiştir. Bu bulgulara göre aday öğretmenlerin büyük çoğunluğu (77.5%) dil ve konuşma terapilerinin okul gibi sosyal ortamlar yerine bireysel terapi odalarında gerçekleştirilmesi gerektiğini, yarıdan fazlası (87.5%) dil ve konuşma bozukluğu olan bireylerin terapide öğrendikleri yetileri öğretmenlerden herhangi bir destek almadan diğer sosyal ortamlara kolaylıkla genelleyebileceğini belirtmişlerdir. Katılımcıların tümünün(100 %) bireysel terapileri izleme ve konu ile ilgili bilgilendirilme konusunda pozitif bir tutumları bulunmaktadır.  Katılımcıların büyük çoğunluğu (60%) dil ve konuşma bozukluklarının nedeninin psikolojik olduğunu düşünmekte ve bu durumun ilerideki öğrenme güçlükleri açısından risk faktörü olacağını belirtmektedir. Örneklemin %75’i ise dil ve konuşma bozukluklarının ileride okuma güçlüklerine yol açacağı ile ilgili ifadeye katılmamıştır.