Aksillaya uzanım gösteren göğüs duvarı yerleşimli nadir görülen dev kavernöz lenfanjiyom: Olgu sunumu


Creative Commons License

Yaprak Bayrak B., Vural Ç., Eliçora A., Sezer H. F.

TÜRK TORAKS DERNEĞİ 25. YILLIK KONGRESİ, Antalya, Türkiye, 24 - 28 Mayıs 2022, cilt.1, ss.911

  • Yayın Türü: Bildiri / Özet Bildiri
  • Cilt numarası: 1
  • Basıldığı Şehir: Antalya
  • Basıldığı Ülke: Türkiye
  • Sayfa Sayıları: ss.911
  • Kocaeli Üniversitesi Adresli: Evet

Özet

911

EP-128 Aksillaya uzanım gösteren göğüs duvarı yerleşimli nadir görülen dev kavernöz

lenfanjiyom: Olgu sunumu

Büşra Yaprak Bayrak1, Çiğdem Vural1, Aykut Eliçora2, Hüseyin Fatih Sezer2

1Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi, Tıbbi Patoloji Anabilim Dalı, Kocaeli, Türkiye.

2Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi, Göğüs Cerrahisi Anabilim Dalı, Kocaeli, Türkiye

GİRİŞ: Lenfanjiyomlar, boyun, aksilla, mediasten, pelvis ve retroperitonda yerleşim gösteren, sıklıkla

infantlarda görülen lenfatik sistemin gelişimsel anomalisidir. Göğüs duvarında son derece nadirdir. Basit

kapiller, kavernöz veya kistik tipte olabilirler. Biz burada aksillaya da uzanımı olan, sağ arka lateral göğüs

duvarı yerleşimli dev kavernöz lenfanjiomlu bir kadın hastayı sunuyoruz.

OLGU: 58 yaşında kadın hasta yaklaşık iki aydır büyüyen sağ arka-lateral göğüs duvarı ve sağ aksillada

şişlik şikayeti ile kliniğimize başvurdu. Yapılan fizik muayenede kitle fluktuan ve ağrılıydı. Pektoralis

major kasının altından latissimus dorsi kasının altına ve 6. interkostal aralıktan aksilla apeksine

uzanıyordu. Hastanın başka yerinde şişlik yoktu. Ateş saptanmadı. Tüberkülin testi negatifti. Akciğer

grafisinde yumuşak doku kitlesi belirgindi. Yapılan aspirasyonda seröz karakterde kistik içerik izlendi,

mikroorganizma görülmedi. Tomografide, kostaları destrükte etmeyen, göğüs kafesine bitişik olan,

pektoralis majör ve latissimus dorsi kaslarının altından aksilla apeksine uzanan içi sıvıyla dolu 12 cm

çapında multiloküler bir kitle görüldü. Olgu, aksiller torakotomi operasyonunda olduğu gibi lateral

pozisyona ameliyata alındı. İnsizyon, kitlenin ortasında, pektoralis majör lateral sınırından latissimus

dorsi posterior lateral sınırına kadar uzanan bir merkeze yerleştirildi. Subkutan doku altında kalın duvarlı,

koyu renkli kistik bir kitle temiz cerrahi sınırlarla eksize edildi. Morfolojik olarak incelendiğinde, fokal

seyrek alanlarda lenfositik hücre toplulukları içeren, lümenlerinde esas olarak eritrositlerden yoksun,

fibroblastik bir stroma içinde ince duvarlı, tek bir yassı endotelyal hücre tabakasıyla döşeli, büyük,

düzensiz vasküler boşluklar dikkati çekti (Resim 1). Bu bulgular eşliğinde olgu, kistik kavernöz

lenfanjiyom olarak raporlandı.

SONUÇ: Göğüs duvarı lenfanjiyomları oldukça nadir lezyonlardır. Benign natürdeki bu neoplaziler,

büyüme eğilimi gösterirler. Tam olarak rezeke edilmezlerse tekrarlayabilirler. Yumuşak yapısı ve hızlı

büyüme paterni dışında, lenfanjiyomları diğer göğüs duvarı kitlelerinden ayırt etmek için histopatolojik

inceleme altın standart yöntemdir ve tedavide komplet rezeksiyon yapılmalıdır.