Tiydem Yayıncılık, Ankara, 2014
Her dönemin kendine özgü kahramanı vardır ve bu kahramanın niteliklerini en iyi ortaya koyan edebi eserlerdeki tasvirleridir. Günümüz yazınsal eserlerin kahramanı geleneksel serüvenine çıkmış, türlü zorluklarla karşılaşan ve bunların üstesinden geldikten sonra deneyim kazanmış bir şekilde yurduna ya da evine dönen tipik bir başkişi değildir. Anti-kahraman dediğimiz bu yeni kişi, ters bir serüvene çıkarak yenilgilerin prensine dönüşmüş, savaştığı yegane kişi doğanın zorlukları veya insansütü varlıklar değil kendi benliği, bilinci ve duyguları olmuştur. Bu macerasında evrensel normlar ve ahlak öğretileri yerini göreceli kanunlara bırakmış, anti-kahramanın penceresinden hayat anlamsızlaşırken uğruna ölecek bir dava kalmamıştır. Özellikle İkinci Dünya Savaşından sonra şekillenen bu algı, kahramanlık mevhumunu tartışmalı kılarak sözü topluma ve kendine yabancılaşmış bireye, anti-kahramana bırakmıştır