in: COVID-19 Pandemi Günlerinde İletişim, Gülden Özkan,Tülay Yazıcı, Editor, Akademisyen Kitabevi, Ankara, pp.67-104, 2021
2019
yılının son günlerinde Çin Halk Cumhuriyeti’nin Hubei eyaletinden sebebi
saptanamayan zatürre vakalarının bildirilmesi ile başlayan süreç yaklaşık üç ay
sonra küresel bir halk sağlığı krizine, bir pandemiye dönüşmüştür. Global bir
tehdit oluşturan COVID-19 virüsünün sebep olduğu salgın geçen süre zarfında hala
kontrol altına alınamamıştır.
Dünya
2020 Ocak ayından bu yana sağlığın yanı sıra eğitsel, siyasi, diplomatik,
ekonomik, ticari, psikolojik, ailevi ve gündelik çok çeşitli, çok katmanlı ve
uzun soluklu bir krizin içinde yaşamaktadır. Bununla birlikte salgına ilişkin
iletişim bir kriz iletişimi olarak bu karmaşık ve çok yönlü yapının odağını
oluşturmaktadır. Hâkim işlevselci-sistem anlayışının halk sağlığı krizlerinde
kurumlara hastalığın yayılmasını önlemek, riske ilişkin farkındalık yaratmak ve
davranış değişikliğine yöneltmek gibi bilgi verme-ikna etme stratejileri
temelinde normatif reçeteler sunduğu bilinmektedir.
Özellikle
bulaşıcı hastalıklardan kaynaklanan halk sağlığı krizlerinde yönetim ve
iletişimin en görünür amacının halkın ortak hareket etmesini sağlamak olduğunu
söylemek mümkündür. Ortak hareketin başlangıç noktası ise anlam üzerindeki
ortaklıktır. Çünkü pandemi gibi bir halk sağlığı krizinde tarafların krize
yükledikleri anlam izleyen davranışlarının belirleyicisi olacaktır. Bu açıdan
bakıldığında bir pandemi döneminde krize yüklenen anlamın hayati önem taşıdığı
iddiasında bulunmak yanlış değildir. Kriz ve kriz iletişimine sosyal inşacı bir
bakış bu anlamı çözümlemek, irdelemek noktasında ufuk açıcıdır.
Türkiye’de COVID-19’un
erken döneminde salgına ilişkin anlamın inşasını odağına alan bu çalışmada
ülkede pandeminin ilk dönemi olarak kabul edilen 22 Ocak – 6 Mayıs 2020
tarihleri arasında salgın iletişiminin sözcülüğünü üstlenen sağlık bakanının
söylemi tematik olarak incelenmiştir.