GÖRÜNÜM, cilt.13, sa.13, ss.41-51, 2022 (Hakemli Dergi)
Oyun, insanlık tarihinde sanat ile özdeş ve dolayısıyla onun tarihlendirilmesi ile de zamandaştır. Tarih öncesi zamana dair önemli bilgiler aktaran Altamira Mağarası’nın duvarlarındaki sanatsal edimin bilinen ilk ürünleri bugün, “öykünme”, “özdeşleyim” ve “ritüel” kavramları ile beraber ele alınmaktadır. İnsanı, “Oynayan İnsan” olarak tanımlayan tarihçi ve felsefeci Johan Huizinga oyun ve sanat arasındaki ilişkiyi, insanın düşünsel ve dolayısıyla da kültürel tarihi ile ele almakta ve bu araştırmanın ulaşmayı hedeflediği “sanat” ve oyun” edimlerinin ortak kaynağına dair üzerinde durulacak olan kavramlara da açıklık getirmektedir. Çalışma, Modernizm öncesi tarihsel süreçte sanat ve oyunun kökeni ve birbirleriyle ilişikliği sorunsalını, bu olguları tali olarak besleyen mimesis, estetik, pozitivist felsefe, zanaat ile ilişkilendirilerek ele almakta ve ‘oyunun metodolojisi’ ile kesişen ‘sanatsal edime’ teorik bir katkı sağlamayı amaçlamaktadır
Throughout human history, play (drama) is identical to art and therefore it is parallelly back dated with art as well. The first known products of artistic acts on the walls of the Altamira Cave, which convey important information about prehistoric times, are considered together with the concepts of “emulation”, “empathy” and “ritual” today. Huizinga, who defined mankind as “Man the player”, discussed the relationship between the play and art together with intellectual and therefore cultural history of the man and he clarified the concepts that will be emphasized on the common source of the acts of “art” and ‘’play’’, which also this research was aimed to achieve. The study deals with the problematic of the origin of art and play and their interrelationship in the Pre-Modern historical process by associating these phenomena with mimesis, aesthetics, positivist philosophy, and craft, and aims to make a theoretical contribution to the ‘artistic act’ that intersects with the ‘methodology of the play’.